Mihrimah Sultan Kimdir?

Mihrimah Sultan kimdir? Kanûnî Sultan Süleyman’ın kızı, Mihrimah Sultan’ın hayatını yazımızda okuyabilirsiniz.

Bazı kaynaklarda adı “Mihrmah”, “Mihrimah” şeklinde geçse de Osmanlı belgelerinde ve dönemin orijinal yazılış şeklinden hareketle adının “Mihr ü Mah” olarak okunmasının daha doğru olacağı anlaşılmaktadır. “Güneş ve Ay” anlamına gelen “Mihr ü Mah” ismi “Mihrimah” yazılışı ile literatürde yaygınlık kazanmıştır.

MİHRİMAH SULTAN KİMDİR?

Mihrimah Sultan’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte babasının tahta çıkışının ilk yıllarında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Babası Kanûnî Sultan Süleyman, annesi ise Hürrem Sultan’dır.

Kanûnî Sultan Süleyman’ın hayatta kalan tek kızı olması hasebiyle de babası tarafından çok sevilen Mihrimah Sultan, annesinin nezâretinde çok iyi bir eğitim görmüştür.

Güzel konuşma ve güzel yazma hasletleriyle bilinen Mihrimah Sultan, evlenme çağına geldiğinde saraya yakın bir beylerbeyi olan Rüstem Paşa ile izdivaç yapmıştır.

Mihrimah Sultan, eşinin yükselmesi için çalışmış, annesiyle birlikte iktidar mücadelesinin en güçlü cephesini oluşturmuştur. Rüstem Paşa’nın vezîr-i âzam olmasıyla bu cephe daha da güçlenmiştir.

Şehzade Mustafa’nın idamından sonra oluşan tepkilerden dolayı Kanûnî Sultan Süleyman damadını vazifesinden azletmiştir. Mihrimah Sultan eşinin bu hâdise yüzünden îdâmını önlemek için annesine başvurmuş, annesi de Halep’te bulunan padişaha bir mektup yazarak damadının affını istemiştir. Bu olup bitenlerden iki yıl sonra Rüstem Paşa tekrar vezîr-i âzamlığa getirilmiştir.

Hürrem Sultan’ın vefâtından sonra saraydaki nüfuzu daha da artan Mihrimah Sultan babasının yardımcılığını yapmıştır. Mihrimah Sultan’ın kaleme aldığı mektuplarından iç ve dış siyâsî gelişmelerle alâkadar olduğu da anlaşılmaktadır. Annesi Hürrem Sultan gibi o da Leh kralına mektuplar yazmıştır.

Mihrimah Sultan’ın Rüstem Paşa ile evliliğinden, Ayşe Hümâşah ve Osman adlarında iki çocukları olmuştur. Mihrimah Sultan, Rüstem Paşa’nın vefâtından sonra tekrar evlenmemiştir.

Babası Kanûnî Sultan Süleyman’ın vefâtından sonra II. Selim (Sarı Selim) ve III. Murad’ın saltanat yıllarında sarayın ve haremin en nüfuzlu kadınları arasında yer aldı. Eski Saray’da yaşayan ve kendisine yüksek dereceden maaş bağlanan Mihrimah Sultan, son derece dindar bir hayat yaşamış, hayırseverliği ile de ön plana çıkmıştır. Büyük bir servete sahip olan Mihrimah Sultan, II. Selim’in tahta çıkışında âcil ihtiyaçlar için ona elli bin altın vermiştir.

Mihrimah Sultan, Üsküdar’da kendi adıyla mâruf iki minareli bir cami, çeşme, medrese, sıbyan mektebi ve kervansarayın yanı sıra Edirnekapı’da da yine Mihrimah Sultan adıyla tek minareli bir câmi, bir çeşme, bir medrese, sıbyan mektebi ve bir çifte hamamdan oluşan külliye inşa ettirmiştir.

Edirnekapı’daki hayrâtına su temin etmek için Mihrimah suyu tesisini yaptırmıştır. Birçok hayrat yaptıran Mihrimah Sultan’ın Mekke’de Ayn-i Zübeyde su yollarını tamir ettirdiği ve bu iş için beş yüz bin altın harcadığı rivayet edilmiştir. “Halka hizmet Hakk’a hizmettir!” düsturuyla birçok hayırlı işe vesîle olmuştur.

Rivayete göre, 25 Ocak 1578 yılında vefat eden Mihrimah Sultan’ın kabri Süleymaniye Camii’nin haziresinde Kanûnî Sultan Süleyman’ın yanındadır.

Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât Mihrimah Sultan Hanımefendi’ye Rabbimiz’den gani gani rahmet niyaz eder; siz okuyucularımızdan aziz rûhu için bir Fâtiha-i şerîfe, üç İhlâs-ı şerîf okumanızı istirhâm ederiz.

Faydalanılan Kaynak: Mustafa Kaçar, “Mihrimah Sultan”, TDV İslâm Ansiklopedisi, Ankara 2020, 30/39-40.

Kaynak: Merve Güleç, Altınoluk Dergisi, Sayı: 458

İslam ve İhsan

MİHRİMAH SULTAN CAMİÎ HİKAYESİ

Mihrimah Sultan Camiî Hikayesi

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN KİMDİR?

Kanuni Sultan Süleyman Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.