Milli Birlik Çağrısı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Hiçbir insani ve ahlaki değer tanımayan cinayet şebekelerinin işlediği cürümlerden dolayı, aynı kıbleye yöneldiğimiz, aynı peygambere ümmet olduğumuz, sevincimizi, kederimizi, varlığımızı, yokluğumuzu paylaştığımız masum kardeşlerimizi suçlamamalıyız" dedi.

Görmez, Kocatepe Cami'nde, bu haftaki cuma namazında, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Birliğimizi, Beraberliğimizi, Kardeşliğimizi Muhafaza Edelim" başlıklı hutbeyi okuyarak, son dönemde artan terör olaylarına karşı milli birlik çağrısında bulundu. Aynı hutbe 81 ildeki bütün camilerde de okundu.

Kur'an-ı Kerim'deki "Topyekun Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmandınız da O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O, sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz" ayetini hatırlatan Görmez, Hazreti Muhammed'in de bir hadis-i şerifte "Birbirinize nefret ve düşmanlık beslemeyin. Birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeş olun!" emrini dile getirdiğini söyledi.

HÜZÜNLÜ ZAMANLAR

Görmez, insanların hayatında zor zamanların olduğunu, milletlerin tarihinde de hayatında da meşakkatli, hüzünlü zamanlar bulunduğunu, büyük imtihanlardan geçen yüreklerin buruk, duaların yanık olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Tarihe baktığımız zaman aziz milletimizin de belki tarihte en büyük badirelerden geçen millet olduğu açıkca görülür. Bizim tarihimiz hem büyük zaferlerle doludur, hem büyük ihanetlerle. Tarih boyunca hak, adalet, ahlak, fazilet, nizam-ı alem uğruna nice ağır bedeller ödemiş bir milletiz. Yedi düvele karşı verilen mücadelenin adı olan Çanakkale’nin, Sakarya’nın, Dumlupınar’ın kan ve barut kokan hatıraları hala hafızalarda taze ve canlıdır.

Cenab-ı Hak, cennet vatanımızı bütün bunlardan muhafaza eylemiştir. İ’la-yı kelimetullah uğruna canlarını feda eden ecdadımıza nice zaferler lütfetmiştir. Belki elimizde silahımız, güçlü silahlarımız yoktu; fakat yüreğimizde tertemiz imanımız vardı. Belki imkanlarımız çok ama çok sınırlıydı; fakat ruhumuzda aynı Rahman’a secde etmenin, aynı Rabbe kul olmanın aşkı vardı. Gücümüz zayıftı; fakat aynı kıblede istikameti bulmanın güven ve huzuru vardı. Aynı safta buluşmanın, aynı toprağa, aynı bayrağa, aynı mukaddesata aşık olmanın bereketi vardı."

BİZİ ATEŞ ÇEMBERİNİN İÇİNE ÇEKMEK İSTEYENLER VAR

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, son zamanlarda da Türkiye'nin zorlu bir süreçten, ağır bir imtihandan geçtiğini, sınırların bittiği yerde kirli savaşlar yaşanırken, zulümden kaçan milyonlarca insanın Türkiye'ye sığındığını belirterek, "Diğer taraftan bizi de bir ateş çemberinin içine çekmek isteyenler var. Bizi de birbirimize düşürmek, gücümüzü zayıflatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyenler var.

Nice dahili ve harici ihanetlerle yine karşı karşıyayız. Evlatlarımızı hain emellerine alet eden, annelerinin bağrından kızlarımızı kaçıran, babalarının dizinden oğullarımızı koparan şer odakları var. Dini, ahlakı, fazileti, erdemi bir tarafa bırakıp kin ve nefreti diline dolayan, barış topraklarına nefret tohumları ekmeye çalışanlar var. Nice askerlerimiz, nice polislerimiz, nice masum evladımız şehadet şerbetini içti. Analarımızın yürekleri, yavrularımızın hayalleri dağlandı. Milletçe derin hüzünler yaşıyoruz" diye konuştu.

BASİRET VE FERASETİ ELDEN BIRAKMAMALI

Görmez, hutbede şunları söyledi:

"Ancak bu zor günlerde hepimize büyük vazifeler düşüyor. Daha ağır bedeller ödememek için her türlü hile ve tuzağın farkında olmalıyız. Mümine yakışır bir şekilde basiret ve feraseti elden bırakmamalıyız. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) ifadesiyle, 'birbirine kenetlenmiş tuğlalara benzeyen' kardeşlik duvarımızda gedikler açılmasına asla izin müsaade etmemeliyiz. Hiçbir insani ve ahlaki değer tanımayan cinayet şebekelerinin işlediği cürümlerden dolayı, aynı kıbleye yöneldiğimiz, aynı peygambere ümmet olduğumuz, sevincimizi, kederimizi, varlığımızı, yokluğumuzu paylaştığımız masum kardeşlerimizi suçlamaya kalkışmamalıyız.

Unutmayalım ki biz, tahriklere kapılıp sokaklarda birbirimize düştüğümüzde sadece cinayet şebekelerinin hain emellerine hizmet etmiş oluruz. Kardeşlerimize kem gözle baktığımızda, şehitlerimizin uğruna canlarını verdikleri değerlere ihanet etmiş oluruz. Bu gibi hallerde öfke, aklımızın önüne geçmemelidir. Husumet gözümüzü karartmamalıdır. Dilimiz kin, öfke ve nefretin tercümanı değil, kalbimizdeki sevgi, rahmet ve şefkatin tercüman olmalıdır. Yaşadığımız acılar daha büyük acılara sebep olmamalıdır. Düşmanlarımızı sevindirmemeliyiz."

BİRBİRİMİZE HAKKI VE SABRI TAVSİYE ETMENİN TAM ZAMANI

"Bugün İslam coğrafyasında yaşananlar, kadınlarımızı, çocuklarımızı, canlarımızı, değerlerimizi, tarihimizi, kültürümüzü ve medeniyetimizi yok etme çabasında olanların hangi noktaya eriştiklerini açıkça gösteriyor" diyen Görmez, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Libya’da, Mısır’da ümmetin birliği, milletin şerefi, vatanın hürmetinin ayaklar altına alındığını söyledi.

Milletin engin basiretiyle tüm yaşananların farkında olduğuna işaret eden Görmez, gücünü, bütünlüğünü koruyarak dünyaya umut ışığı olmaya devam etmenin, bu milletin harcı olduğunu söyledi. Görmez, "Birbirimize hakkı ve sabrı, şefkati ve merhameti tavsiye etmenin tam zamanıdır. Aklıselime, bin düşünüp bir söylemeye, hayra çağırıp şerre dur demeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır" dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.