Mimar Sinan Türbesi'ndeki Kavuğun Sırrı Ne?
Mimar Sinan Türbesi, İstanbul’un Fatih ilçesinde Süleymaniye Camiî’nin eski ağalar kapısının karşı köşesinde, yol ayrımında üçgen bir alandadır. Önde som mermerden yapılmış bir sebil görülmektedir. Sebilin arkasındaki ufak mezarlıkta 6 sütunlu, üstü örtülü ve etrafı açık türbede Mimar Sinan’ın mezarı bulunmaktadır. Peki türbedeki haseki kavuğunun sırrı nedir?
Mimar Sinan, Fatih’te Süleymaniye Camiî’nin yanında bulunan türbesini ölümünden az önce kendisi yapmıştır. Sandukanın uçları ile üzerindeki burma kavuk, mermerdendir. Sokağa bakan demir parmaklıklı bir pencereden türbe görünür.
TÜRBEDEKİ KAVUĞUN SIRRI NEDİR?
İnsan vücudunda baş ne kadar önemliyse, başa giyilen kavuk yada fes de o denli önemliydi Osmanlıda. Kimliğinizi ele verirdi giydiğiniz fesler, kavuklar. Mesleğiniz neyse kavuğunuz da ona göre olurdu. Mesela Osmanlı’da cirit ustaları öldüğü zaman kendi takımlarını sembolize eden lahana veya bamyanınmezar taşlarına konulmasını vasiyet ederlerdi. Her devlet görevlisinin ayrı bir kavuk modeli vardı. Osmanlılar, kıyâfetlerinin tamamlayıcı unsuru olan ve bir mühür gibi son noktayı koyan feslerinden ve kavuklarından, mezar taşlarında dahi vazgeçmemişlerdi.. İşte Mimar Sinan’nın mezar taşı ise "mimar kavuğu" değil, daha mütevazi ve sade olan "haseki" kavuğudur. Mimar Sinan, türbesini hayatta iken yaptığı için vasiyetini de bu şekilde yapmıştır. Mezar taşındaki kavuğun haseki kavuğu olmasını istemiştir. Sebebini de kendi hatıratında şöyle açıklamıştır: “Haseki, Padişah’ın yakını, sırdaşı demektir. Ben Mimar olarak değil, onun dostu, sırdaşı olarak bilinmek isterim. Bir kişinin dostu, sırdaşı olabilmek mimarlık rütbesinden daha üstündür….”
İşte Mimar Sinan, başta Osmanlı Padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde hep bu sadakatini göstermiştir.
HASEKİ NEDİR?
Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir memuriyetin adıdır. Bostancı ocağı mensuplarından 300 kişi bu adı taşırdı. Hepsi de subay veya astsubaydı. Başlarındaki binbaşıya haseki başı denirdi. Tanzimat’tan önce padişah eşlerine de haseki denirdi. Tanzimat’tan sonra kadın efendi denmeye başlandı.Aslında bunlara “hassaki” denirdi. Kırmızı çuhadan elbise giyer, ellerinde asa tutarlardı. Haseki sınıfında er bulunmaz, bütün hasekiler subay ya da astsubay olurdu. Başlarında “hasekibaşı” denilen, binbaşı rütbesinde bir subay bulunurdu. Hasekibaşı da bostancıbaşına bağlı olurdu. Hasekiler sarayda padişaha bostancılardan daha yakın hizmet vermekle görevliydi. Padişah’ın her an yanında ve onun adeta sırdaşıydı.
KEFENİ BAŞINDA TAŞIRLARDI
Osmanlı sultanlarının ve bazı devlet adamlarının başlarındaki kavukları, kefenlerinden oluşur. Kavuk isimi verilen başlık uzun bir kumaşın çevrilerek üst üste toplanmış olmasıyla oluşur. Açıldığında içindeki kumaş kişinin kefenini oluşturur. Sık sık ölümü hatırlamaları için kefenlerini başlarının üzerinde taşırlar. Bu dünyanın gelip geçici bir yer olduğunu ve her an ölümün geleceğine inanarak kavuklarını yanlarından ayırmazlar. Ayrıca öldükleri zaman hemen başlarındaki kefenle defnedilir. Bu yüzden Osmanlılar için “kefeni başında gezer” sözü kullanılmıştır.
Bilinen Kavuk Türleri: Molla kavuğu, tepeli kavuk, telli kavuk, horasani kavuk, ışkırlak kavuk, kallavi, mücevveze murabbaı, mücevveze gibi pekçok çeşidi olan kavuklar, 1842’de fes giyilmeye başlanmasından sonra büsbütün terk edildi.
YORUMLAR