Mimar Sinan'ın Hizmet Aşkı

Hayatına 365 muhteşem eser sığdıran Mimar Sinan, sadece eserleriyle ilgilenmekle kalmamış, kurdurduğu vakıfla da ihtiyaç sahibi birçok kimsenin derdine derman olmuştur.

Mîmarbaşı Koca Sinan, rızâ-yı Bârî is­ti­kâ­metinde yaptığı hizmetleri muhtevâsında, mîmarlığına ilâveten bir de ictimâî yardımlaşmaya ehemmiyet veren bir “vâkıf” olarak temeyyüz etmektedir. Onun bu yoldaki aşırı cömertliği sebebiyle borçlu olarak öldüğü dahî rivâyet edilir.

Zira o, yediden yetmişe herkesin Allah için malını vakfetmeye yöneldiği bir devirde yaşamış bir kişi olarak, bu hususta da numûne-i imtisâl olmasını bilmiştir. Bu yolda bir vakıf kurmuş ve nice hizmetlerde bulunmuştur.

Onun vakıf hizmetleri arasında kendi köyü olan Ağırnas’ta yaptığı çeşmeye ilâveten oradan su içmeye gelecek hayvanâtın da dinlenmesi için geniş bir alanı vakfetmesi câlib-i dikkattir. Bu da gösteriyor ki Koca Sinan’ın şefkat ve merhamet hisleriyle süslenen hizmeti, hayvanları dahî ihmâl etmemektedir.

Koca Sinan’ın hayrât hizmetleri arasında iki mektebin bulunması ve vakfiyesinde burada okuyacak yetim çocukların giydirilmesi hu­sû­sun­daki şartları da, onun aynı zamanda ilm ü irfâna verdiği kıymetin bir ni­şâ­nesidir.

Bunlara ilâveten Koca Sinan, memleketindeki bir kısım hris­ti­yan ya­kın­larının İslâm’a girmeleri için çaba göstermiş ve onlardan müslüman olanlara hayatta oldukları müddetçe vakfından maaş bağlatmıştır.

Ayrıca birtakım hizmetler için vakıf fonları oluşturan Koca Sinan, bunları da, o devrin ictimâî yapısını göz önünde bulundurarak vakfiyesinde şu beş gruba ayırmıştır:

  1. Hacca gönderme fonu,
  2. Kaldırım yapma fonu,
  3. Avârız (bilhassa harp zamanlarında ihtiyaç duyulan kazâlar ve musîbetler) fonu,
  4. Onarım fonu,
  5. Fakir öğrencileri giydirme fonu.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.