Mimar Sinan’ın Kısaca Hayatı ve Eserleri

Mimar Sinan kimdir? Pir-i Mimaran: Mimar Sinan’ın kısaca hayatı ve eserleri...

Mimar Sinan, 1490 yılında Kayseri’de doğdu. Ortodoks-Türk bir aileye mensuptu. Yavuz Sultan Selim döneminde yalnız Rumeli’den değil Anadolu’dan da devşirme yapılabileceği konusunda karar alınınca Sinan’a İstanbul’un yolu açılmış oldu.

İstanbul’un en canlı noktasında, sultanın sarayına ve Ayasofya Camii’ne yakın bir yerde Atmeydanı’na bakan bir okulda eğitimine başladı. Bu sırada kendi isteğiyle neccârlık sanatına eğilim gösterdi.  Mısır seferine katıldı ve mimari çevreyi tanıdı, Selçuklu ve Safevî dönemi yapıları kadar antik yapılar ve Mısır piramitlerinin onu çok etkiledi, mimari-şehir ilişkileri konusunda zengin bir birikim kazandı.

Kanûnî Sultan Süleyman’ın 1521 Belgrad ve 1522 Rodos seferlerine yeniçeri piyadeleri arasında katıldı, hizmetleri karşılığında atlı sekbanlar arasına girdi. 1538 Boğdan seferi sırasında Prut nehri üzerinde uyguladığı ahşap inşaat teknolojisindeki ustalığını gözler önüne seren Sinan’ın on üç günde yaptığı köprü âdeta efsane oldu. Lutfi Paşa onu takdir etti, “Acem Alisi” adıyla tanınan mimarbaşının 1537 yılında ölümünden sonra Sinan’ı bu göreve getirdi. (Kaynak: DİA)

***

Süleymaniye Camiî’nin güzel kubbesi kapanıp 16 Ağustos 1556’da diğer yerlerinin inşâsı da tamamlanınca hattatların piri Karahisârî, müsenna hattıyla göğe benzer kubbesine “Allah gökleri ve yeri, düzenleri bozulmasın diye tutuyor” âyetini (Fâtır Suresi, 41), ve cennete benzer her bir kapısının kitabesine, nice gönül çekici hatlar yazdı.

Süleymaniye’yi inşa ederken, bir taraftan başka binalar da yapıyor, bilhassa Ferhat Paşa Sarayı’nı bitirmeye çalışıyordum. Bazı ehl-i nifak söz birliği ederek, Padişaha kötü niyetli dilekçeler yazmışlar, cami ile uğraşmadığımı, başka işlerle vakit geçirdiğimi bildirmişler. Hatta bazı ahmaklar, “Bu kadar büyük kubbenin durması imkânsız” diyerek dedikodu yapmaya, her gün kubbenin çökeceğini hayal etmeye başlamışlar.

“Kubbenin duracağı kuşkulu, herif ne yapacağını şaşırmış, elinden başka bir şey de gelmiyor, neredeyse aklını yitirecek!

“Büyük kubbe tutturmak sevdasıyla cünun vâdisine vardı! (Kafayı bozdu) Kusuru ortaya çıkacak diye, binayı iskeleden çıkaramıyor.” sözleri her yerde duyulur olmuştu.

İKİ AY SONRA BİTER!

Bir gün durumdan habersiz, mermercilerin çalıştığı sahada mihrabın ve minberin yapımıyla ilgilenirken, ansızın saadetlü padişah geldi. Edeple selamlayıp hizmetlerine hazır bekledim. Merhum Padişah, öfkeyle caminin durumunu sordu:

“Neden benim camimle uğraşmayıp önemsiz işlerle zaman geçirirsin? Dedem Sultan Mehmet Han’ın mimarı sana örnek olarak yetmez mi? Bu bina ne zaman tamamlanır, tez bana bilgi ver! Yoksa sen bilirsin!”

Cihan Padişahını böyle şiddet ve hiddetle, son derece öfkeli görünce şaşırdım, bir anda dilim tutuldu. Allah’ın verdiği kudretle, ağzımdan şu sözler döküldü:

“Saadetli Padişahım’ın devletinde inşaallah iki ayda tamamlanır!”

Bu sözlerim üzerine Padişah, üzengileri üzerinde beklemekte olan ağalara dönüp:

“Bre şuna sual edin, bu bina bir bütün olarak ne zaman biter?” diye tekrar sordu.

Ağalar da bana dönerek:

“Mimar Ağa! Saadetli Padişah ne buyururlar, işitir misin? Bu bina ne zaman kapısı kapanıp tamam olur?” Ben yine:

“İki ay sonra biter!” dedim.

Merhum Padişah orada bulunan ağaları şahit tutup:

“Mimar! Hele iki ay sonra bitmezse, seninle söyleşiriz!” dedi.

Padişah saraya vardıklarında, hazinedârbaşıya ve diğer ağalara şöyle buyurmuş:

“Mimarın aklını yitirdiği apaçık belli. Hiç birkaç yıllık işin iki ayda bitmesi mümkün mü? Herif başının korkusundan aklını kaybetti. Çağırıp bir de siz sorun, bakın bakalım ne cevap verir!

Bunun üzerine adamlar gelip:

“Saray ağaları seni çağırırlar!” dediler. Aceleyle saraya gittim. Ağalara yeniden:

“Padişah Hazretlerine iki ayda biter diye cevap verdim, hünkârım da sizleri şahit tuttular. İnşaallah iki ayda tamamlayıp tarih sayfasında bir isim bırakacağım!” dedim.

Ağalar, cevabımı cihan padişahına arzedip şöyle demişler:

“Saadetli Padişahımız! Adama gayret düşmüş. Akıllı da bir kimsedir. Bu ihtimam ki bunda vardır. İnşaallah yakında camii şerifinizde namaz kılınmak nasip ola!”

Nihayet iki ay tamam oldu. Allah’ın inayetiyle bitmedik köşe kalmadı. Cihan sultanı devlet ileri gelenleriyle birlikte teşrif ettiler. Camiin anahtarlarını mübarek ellerine teslim ettim. Padişah hazretleri tebessüm etti, odabaşısına dönüp:

“Camiin kapısını açmaya en layık olan zât kimdir? Diye sordu. Odabaşı bu soruya:

“Padişahım, mimar ağa kulunuz bir pir-i azizdir. Camii açmaya herkesten fazla o layıktır, diye cevap verdi. Bunun üzerine Sultan Süleyman Han bana dönüp:

“Bu bina eylediğin Allah evini, sıdk u safâ ve dua ile yine senin açman evlâdır!

Dua ederek anahtarı can u gönülden bana verdi. ”Ya Fettah” deyip kapıyı açtım! 21 Zilhicce 964 Cuma günüydü. (15 Ekim 1557)

DÜNYA ÇAPINDA BİR SANATKÂR

Osmanlı-Türk mimarlığının Altın Çağı’nı oluşturmayı başaran büyük usta Mimar Sinan, şâir ve nakkaş dostu Sâi Mustafa Çelebi’ye yazdırdığı “Tezkiretü’l Ebniye” adlı eserinde, “kalfalık eserim” dediği ve Kanuni’nin asrına açılan muhteşem Süleymaniye’nin yapımı ve açımıyla ilgili olarak yukarıdaki gelişmeleri anlatır.

Süleymaniye’nin iç mekânı için, ünlü Bizantolog Charles Diehl’in, “fevkalade bir kudret ve eşsiz bir büyüklük. Süleymaniye Camii, Jüstinyen’ in katedralinden daha etkili” dediği, dâhi sanatkar olan Mimar Sinan, 1490 yılı Mayıs ayının ılık ve berrak bir gününde, Kayseri sancağının Gesi nahiyesine bağlı Ağırnas köyünde doğdu. Babası Abdülmennan isimli bir çiftçiydi.

Yavuz Sultan Selim’in tahta geçtiği 1512’de, devşirme olarak ‘acemi oğlanlar’ mektebine verildi. Enderun u Hümayun’da öğrenim ve eğitime tabi tutuldu. Sultan Selim’in Çaldıran ve Mısır seferlerine yeniçeri olarak katıldı, Kanuni’nin bütün seferlerine iştirak etti. Ordu içinde geçen yetişme çağında, hem İran, Suriye, Irak ve Mısır’ı, hem de Balkanlar, Macaristan, ve Güney Avusturya’yı gördü.

1538’deki Moldavya seferinde Prut nehri üzerinde, bataklıkta, kazık çakılması mümkün olmayan killi arazide, 13 gün içinde büyük ve yüksek bir köprü kurarak sultanın takdirlerini kazandı.

BİR ÖMRE SIĞDIRILAN 364 ESER

Selimiye Camii hakkında, çağımızın ünlü bilim adamlarından Hans Koepf’in “Türk kubbe mimarisine ait bu eser, yalnızca kendinden önceki Bizans örneklerini geçmekle kalmamış, çağdaş rönesans yapılarını da gerek statik tutarlılık, gerekse bilimsel güzellik açısından gölgede bırakmıştır.” ifadelerini kullandığı dâhi sanatkâr Mimar Sinan, 1539 yılında mimarbaşı olarak görevlendirildiği zaman 50 yaşına gelmişti. Ömrünün bundan sonra geçen kırk sekiz yıllık devresinde, imparatorluğun her tarafında şaşılacak bir süratle sayısız eserler meydana getiren Mimar Sinan’ın belli başlı eserlerinin sayısı 364’ü bulur.

Mimar Sinan’ın İstanbul’daki ilk eseri Haseki Hürrem Sultan için yaptığı Haseki Külliyesi’dir. En büyük hamamı ise,1533’ te Sultanahmed Meydanı’nda yine Hürrem Sultan için yaptığı Haseki hamamıdır. İstanbul Beşiktaş’taki Barbaros Hayreddin Paşa türbesi, Sinan’ın ilk türbe mimarisi olarak önemlidir. Sinan’ın sonradan, “çıraklık eserim” dediği, Kanuni’nin çok sevdiği oğlu Şehzade Mehmet’in hatırasına yapılmasını emrettiği türbe, cami ve külliye binalarını inşa ile görevlendirildiği zaman Mimar Sinan 54 yaşındaydı. Mimar Sinan’ın çıraklık eseri, Şehzadebaşı Camiî; kalfalık dönemi eseri, Süleymaniye Camiî; ustalık dönemi eseri, Selimiye Camiî’dir.

MİMAR SİNAN’IN VEFATI

Mimarbaşı Koca Sinan, 9 Nisan 1588’de 98 yaşını bitirmekteyken İstanbul’da vefat etti. Türbesi, Süleymaniye Camii’nin hemen arkasındaki Ağa Kapusu önündeki köşededir. Türbe Kitabesi, dostu Nakkaş Sâi Çelebi tarafından şöyle yazıldı.

“Geçti bu demde cihandan Piri Mimârân Sinan” (Piri mimârân: Mimarların ustası, mimarların başı.) (Hicri 997) İslâm’ın kudret ve büyüklüğünü, Devlet-i Âliye’nin sayısız merkezine inşa ettiği eşsiz eserlerle ilân eden dahî sanatkâr!

Selam sana!.. Minnet sana!.. Dua sana!.. Makamın Cennet olsun! (Kaynak: Can Alpgüvenç, Altınoluk Dergisi, Sayı: 218)

MİMAR SİNAN’IN ESERLERİ

Mimar Sinan; 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darül-kurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere yüzlerce eserin vücuda gelmesini sağladı.

Mimar Sinan’ın yaptığı eserler;

  • Selimiye Camiî (Edirne’de), Süleymaniye Camiî (Süleymaniye’de), Şehzade Camiî (Şehzadebaşı’nda), Haseki Camiî (Sultanahmet’te), Mihrimah Sultan Camiî (Edirnekapı’da), Mihrimah Sultan Camiî (Üsküdar’da), Rüstem Paşa Camiî (Tahtakale’de), Sokullu Mehmet Paşa Camiî (Kadırga Limanında), Sokullu Mehmet Paşa Camiî (Azapkapısı’nda), Sokullu Mehmet Paşa Camiî (Büyükçekmece’de), Odabaşı Camiî (Yenikapı yakınında), Hamâmî Hâtun Camiî (Sulumanastır’da), Ferruh Kethüdâ Camiî (Balat Kapısı içinde), Kara Camiî (Sofya’da), Kazasker İvaz Efendi Camiî, Kılıç Ali Paşa Camiî (Tophane’de), Ahî Çelebi Camiî (İzmir İskelesi yakınında), Sinan Paşa Camii (Beşiktaş’ta), Eski Vâlide Câmii (Üsküdar’da), Ferhat Paşa Camiî (Çatalca’da), Zâl Mahmut Paşa Câmii (Eyüp’te), Şehzâde Cihangir Camiî (Tophâne’de), Şemsi Ahmet Paşa Camiî (Üsküdar’da), Osman Şah Vâlidesi Camiî (Aksaray’da), Sultan Bâyezîd Kızı Câmii (Yenibahçe’de), Ahmet Paşa Câmii (Topkapı’da), Sokullu Mehmet Paşa Camiî (Hafsa’da), Sokullu Mehmet Paşa Camiî (Burgaz’da), İbrâhim Paşa Câmii (Silivrikapı’da), Bâli Paşa Camiî (Hüsrev Paşa Türbesi yakınında), Rüstem Paşa Camiî (Bolvadin’de), Rüstem Paşa Camiî (Rodoscuk’ta), Mustafa Paşa Camiî (Bolu’da), Ferhat Paşa Camiî (Bolu’da), Osman Paşa Camiî (Kayseri’de), Lala Mustafa Paşa Camiî (Erzurum’da), Hüsreviye (Hüsrev Paşa) Camiî (Halep’te), Sultan Murat Camiî (Manisa’da), Sultan Selim Camiî (Karapınar’da), Sultan Süleymân Camiî (Şam, Gök Meydanda), Taşlık Camiî (Mahmûd Paşa için, Edirne’de), Defterdar Mustafa Çelebi Câmii (Edirne’de), Haseki Sultan Camiî (Edirne, Mustafa Paşa Köprüsü başında), Bosnalı Mehmet Paşa Câmii (Sofya’da), Sofu Mehmet Paşa Camiî (Bosna-Hersek’te), Maktul Mustafa Paşa Camiî (Budin’de), Tatar Han Camiî (Kırım, Gözleve’de), Vezir Osman Paşa Camiî (Tırhala’da), Mesih Mehmet Paşa Camiî (Yenibahçe’de).
  • Mustafa Paşa Köprüsü (Bulgaristan’da), Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü (Büyükçekmece’de), Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü - Drina Köprüsü (Bosna-Hersek’te).
  • Ayakapı Hamamı (Balat’ta) Haseki Hamamı (Sultanahmet’te), Sultan Süleyman Hamamı (İstanbul’da), Üç Kapılı Hamam (Topkapı Sarayı’nda).
 

İslam ve İhsan

MİMAR SİNAN KİMDİR?

Mimar Sinan Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Mimar sinanın yaptığı her şey çok güzel

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.