Mina Nerededir? Hac Sırasında Mina'da Ne Yapılır?

Mina nerededir? Hacda Mina'da ne yapılır? Mina bölgesinin İslam'da yeri ve önemi nedir? Mina bölgesi hakkında bilmemiz gerekenler...

Mekke ile Müzdelife arasında Mescid-i Harâm'ın yaklaşık 7 km. kuzeydoğusunda ve Harem sınırları içinde bulunan Mina şeytan taşlama, kurban kesme, bayram günlerinde konaklama gibi hac ibadetlerinin (menâsik) yapıldığı yerdir. Arapça’da "insanların toplandığı veya kan akıtılan yer"e minâ denmesinin yanında Hz. Âdem -aleyhisselâm-’ın burada cenneti arzu (temenni) ettiği ve Cenâb-ı Hakk'ın bu yerde Hz. İbrâhim -aleyhisselâm-'a yahut bütün kullarına lütufta (menn) bulunduğu rivayet edilmiş, buraya Mina adının verilmesi, anılan rivayetlerle birlikte insanların bayram günlerinde burada toplanması ve Allah'a yaklaşıp azabından emin olma ümidiyle kurban kesmeleri gibi sebeplerle açıklanmıştır.

Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in uygulaması doğrultusunda bayramın birinci ve ikinci günlerinde gecenin Mina'da geçirilmesi mezheplere göre sünnet veya vacip sayılmıştır. Aynı şekilde Harem sınırları içinde kesilmesi gereken hac kurbanının Mina'da kesilmesi, yine hac ibadetinin önemli bir parçası olan saç kesme ve kısaltmanın da Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in uygulaması sebebiyle Mina'da yapılması daha faziletli kabul edilmiştir.

Arafat ve Müzdelife gibi ortak bir ibadet mekânı olduğundan 812 hektarlık bir alanı kapsayan Mina'nın da özel mülkiyete konu olamayacağı Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tarafından bildirilmiştir (Müsned, VI, 187; Ebû Dâvûd, "Menâsik”, 89).

Mina sınırları içinde ve yakın çevresinde bazı önemli olayların hâtırasını yaşatan birkaç mescid bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi ve halen mevcut olanı, Sâih dağının eteğinde küçük cemrenin yakınında inşa edilmiş Mescid-i Hayf'tır. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘le Medineli müslümanlar arasında büyük cemrenin (Akabe cemresi) hemen karşısında gerçekleşen Akabe biatlarının yapıldığı, etrafı tepelerle çevrili küçük vadinin içerisinde ise Mescid-i Bey'a yer alır. Günümüzde Akabe cemresinin yanında Mekke yönündeki ana caddenin kenarında biraz içeride bu-lunmaktadır. Abbâsî halifesi Ebû Ca'fer el-Mansûr tarafından üstü açık olarak inşa ettirilen mescidin kıble tarafına gelen kısmının üstü Mısır Defterdarı îbrâhim Bey tarafından 1556 yılında kubbelerle örtülmüştür.

Eski kaynaklarda haber verilen diğer bir ibadet yeri Sâih dağının eteğinde bulunan Mescid-i Kebş'tir. Halk arasında Mescid-i İsmâil adıyla da anılan bu mescid, Hz. İbrâhim -aleyhisselâm- rüyasını (es-Saffât 37/102-108) gerçekleştirmek amacıyla oğlunu kurban edeceği sı-rada Allah tarafından gönderilen kurbanlık hayvanın kesildiği kabul edilen yerde yaptırılmıştır. Yine eski kaynaklarda bahsedilen diğer bir mescid ise birinci ve ikinci (orta) cemrelerin arasında, Arafat istikametine giderken sağ tarafta kalan Mescid-i Nahr (Mescidü’l-menhar) olup Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Vedâ haccı sırasında kurbanlarını kestiği yerde yaptırılmıştır. Burada daha önce varlığı bilinen küçük mescid de Mina’nın orta kesiminde Arafat'a yönelen kimsenin sağında kalan Kevser sûresinin nâzil olduğu yerde inşa edilen Mescid-i Kevser'dir. Mescid-i Hayf’ın yakınında Sâih dağının eteğinde Resûli Ekrem'in nübüvvetinin 4. yılında Mürselât sûresi-nin nâzil olduğu mağaraya Gârü'l-Mürselât (Buhârî, "Tefsîr", 77/1), burada bulunan mescide de Mescidi Mürselât denir. Abdullah b. Ömer'den gelen bir rivayete göre Nasr sûresi de Vedâ Haccı sırasında Mina'da nâzil olmuştur (Fâkihî, IV, 249).

Kaynak: Diyanet İşleri Kutsal Topraklar Rehberi

BENZER YAZILAR

İslam ve İhsan

KABE TARİHİ

Kabe Tarihi

KABE’­NİN TARİHİ VE BÖLÜMLERİ

Kabe’­nin Tarihi ve Bölümleri

KABE İLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKEN 13 ŞEY

Kabe İle İlgili Bilmeniz Gereken 13 Şey

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.