Bu Câmiinin Minberinde Güneş Sistemi Var

Dünya hâlâ Güneş sistemini çözmeye çalışırken, Osmanlı'nın bunu tam 615 yıl önce keşfettiği ortaya çıktı. Ulu Camii'de Güneş'in ve 9 gezegenin  işlendiği minber, o tarihte bilime verdiğimiz önemi gözler önüne serdi.

Ulu Cammi Mimberi

Osmanlı alimleri, Güneş sisteminin sırrını bundan tam 615 yıl önce çözdü. Güneş sisteminin birebir tasvir edildiği Bursa'daki tarihi Ulucami'nin minberi, Galileo'nun 'Dünya dönüyor' dediği için idama mahkum edilmesinden 230 yıl evvel yapıldı. 

Güneş ve gezegenlerin gerçek uzaklıklarına göre işlendiği tarihi minber, bugün dahi bilim dünyasının görevini çözemediği çift yıldızlar hakkında da ipuçları veriyor.

 Yüzlerce parça ahşabın çivi kullanılmadan bir araya getirilmesiyle oluşturulan minberdeki güneş sisteminin planınınİslam alimi Molla Fenari'nin tasvir edip ustaya verdiği tahmin ediliyor.

İ

 ÖLÇÜLERİ VE BÜYÜKLÜKLERİ DOĞRU

1980 yılında Ulu Cami'nin minberindeki Güneş sistemini ilk fark eden emekli fen öğretmeni Feyzi Ülgü, tespitlerini şöyle anlattı: "Uzun uzun inceledim. Minberin doğu cephesinde 10 tane küresel kabartma gördüm. Bunlardan bir tanesinin çevresinde boyutları farklı 9 küresel kabartma vardı. Güneş ve 9 gezegen olduğunu anladım. Araştırınca birebir büyüklük, uzaklık ve yakınlık ölçülerine uygun olarak yerleştirilmiş olduğunu belirledim." 

BATI'DAN 530 YIL ÖNCE...

bursaulucamiminber500

1399 yılında Devaklı Abdülazizoğlu Mehmet tarafından yapılan minberin doğu cephesinde Dünya, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton görülüyor. Plüton gezegeninin batı dünyası tarafından 1929 yılında tespit edilmesi, o tarihlerde Müslüman dünyasının bilime verdiği önemi gözler önüne seriyor.

GÖZÜMÜZ GİBİ KORUMALIYIZ

Minberin benzerinin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını söyleyen emekli fen öğretmeni Feyzi Ülgü, "Bu eser dünyanın 7 harikası arasında yer alması, gözümüz gibi korumamız gereken bir eser" dedi. Ülgü, "Bugün bilim dünyasının görevini net tespit edemediği çift yıldızların detaylarını da minberde görmek mümkün" diye konuştu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.