Mîras Bırakma Gayreti

Evlatlarımıza bırakmamız gereken asıl miras nedir? Peygamberlerin evlatları için bıraktığı en kıymetli miras nedir? Günümüzde ebeveynlerin üzerine düşen vazifeler neler? Asıl bırakmamız ve gayret göstermemiz gereken birikim, miras nedir?

Evlâtlar; fânî olan büyüklerinin maddî varlıklarına, onların vefâtıyla beraber kendiliğinden mîrasçı olurlar.

Lâkin mânevî kıymetlerin intikali, kendiliğinden gerçekleşmez. Bunun için; husûsî bir gayret, terbiye ve tahsil gereklidir.

Meselâ;

Hazret-i İbrahim, evlâdının namaz kılabilmesi için onu Kâbe’nin bulunduğu yere götürmüş ve şöyle duâ etmişti:

“Rabbim! Beni ve zürriyetimi namaz kılanlardan eyle!..” (İbrâhîm, 40)

Ülü’l-azm bir peygamber, böyle ilticâ ile Allâh’a yalvarırken, bizim; «Nasıl olsa kılar! Bir şekilde öğrenir. Zamanla alışır.» gibi tesellîlerle evlâtlarımızın namaz hassâsiyetini dert edinmememiz hiç doğru olur mu?

Sahâbeden bir misal:

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-, aralarında oğlu Ebûbekir’in de yer aldığı bir topluluğa bir hadîs-i şerîfi nakletti. Ardından oğlu Ebûbekir’e dönerek şefkatle şöyle dedi:

“–Yavrucuğum, bu hadîsi ezberle! Şüphesiz bu hadis bir hazinedir.” (Ahmed, XXVII, 13)

Onlar bütün dikkat ve iştiyaklarıyla bu mukaddes mîrâsın gelecek nesillere intikaline gayret ettiler.

Ebu’d-Derdâ Hazretleri, bir hadîs-i şerif için Medine’den Şam’a seyahat eden tâbiîyi bu gayreti ve fedâkârlığı sebebiyle tebrik etmiştir.

Çünkü İslâm’a hizmet ve gayretler; Allah Rasûlü’nün mîrâsına, bir başka ifadeyle emânetine sahip çıkmaktır. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Size iki emânet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız.

Bu emânetler;

  • Allâh’ın Kitâbı Kur’ân-ı Kerim ve
  • O’nun Peygamberi’nin sünnetidir.” (Hâkim, I, 171/318; Muvattâ, Kader, 3)

Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Kur’ân ve Sünnet mîrâsına sahip çıkanların, dalâlete düşmeyeceklerini, yani hidâyetten sapmayacaklarını müjdeliyor.

Çünkü;

Mânevî mîraslara hasbe’l-kader nâil olduğu hâlde kıymetini bilmeyen ve ziyân edenler de vardır.

Zamanımızda en şenaatli zulümlerine şâhit olduğumuz yahudiler, Tevrât’a ve nice peygamberin mîrâsına erişmişlerdi. Fakat daha sonra o mukaddes emânete hıyânet ettikleri için, zâlimlerden ve gazab-ı ilâhîye uğrayanlardan oldular.

Hıristiyanlar, Hazret-i İsa’nın İncil’ine vâris idiler. Fakat onlar da daha sonra şirke düşmek, şerîatı rafa kaldırmak, putperest Roma’ya boyun eğmek sûretiyle mukaddes mîrâsa hıyânet ettiler. Dalâlete düşenlerden oldular.

Demek ki;

Sadece mîrasçı olmak yetmez. Bu mukaddes mîrâsın kıymetini bilmek ve gereğince muhafazasına gayret etmek lâzımdır.

Nitekim âyet-i kerîmede buyurulur:

“… Kitâb’ı, kullarımız arasından seçtiklerimize mîras verdik.

  • Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, (Kur’ân ahkâmına tam riâyet etmez, günahlara dûçâr olur.)
  • Kimi ortadadır, (takvâya muhtaçtır),
  • Kimi de Allâh’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır.

İşte büyük fazîlet budur.” (Fâtır, 32)

Hakk’a dostluk nişânesi de, işte bu fazîlettir.

Demek ki;

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in emânetine ve mîrâsına sahip çıkanların fârik vasfı; hayırlarda yarışmak, İslâmî gayretlerde ve fedâkârlıklarda en önde olmaktır.

Bizlere Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in en mühim mîrâsı; güzel ahlâk mîrâsıdır, karakter ve şahsiyet mîrâsıdır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2024 Ay: Nisan, Sayı: 230

İslam ve İhsan

İLİM VE MİRAS ARASINDAKİ İLİŞKİ

İlim ve Miras Arasındaki İlişki

EN DEĞERLİ MİRAS

En Değerli Miras

İLİM, HİKMET VE İRFAN NEDİR?

İlim, Hikmet ve İrfan Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.