Misafirin Hakları Nelerdir?

Hadis-i şeriflerde belirtildiği üzere misafirin ev sahibi üzerinde hakkı vardır. Bu hak ev sahibinin, gelen misafiri kabul edip ağırlamasıdır. Misafirin kabul edilip ağırlanması bir lütuf değil, misafirin hane sahibi üzerindeki hakkıdır. Öyle ise misafiri ağırlayan, ona bir lütufta bulunmuş olmuyor, hakkını veriyor demektir.

Abdullah b. Amr b. As sahabe-i kiramın en âbid ve zahitlerinden biri idi. Kendisini tamamen ibadet ve taata vermişti, gündüzleri oruç tutar, geceleri sabahlara kadar Kur’an okur, ibadet ederdi. Hatta yeni evlenmiş olduğu hanımını da ihmal ederdi. Hanımı durumu Peygamber Efendimize bildirmişti. Asr-ı saadette Müslüman hanımlar aile problemlerini Peygamber Efendimiz’e bildirmekten çekinmezlerdi. Efendimiz de Abdullah’ı çağırarak ikazda bulunmuş, böyle yapmaması gerektiğini söylemiş ve devamla: “Çünkü eşinin senin üzerinde hakkı vardır, misafirlerinin senin üzerinde hakkı vardır, bedeninin de senin üzerinde hakkı vardır”1 buyurmuştu.

Hadis-i şeriften gayet açık olarak anlaşılmaktadır ki misafirin ev sahibi üzerinde hakkı vardır. Bu hak ev sahibinin, gelen misafiri kabul edip ağırlamasıdır. Misafirin kabul edilip ağırlanması bir lütuf değil, misafirin hane sahibi üzerindeki hakkıdır. Öyle ise misafiri ağırlayan, ona bir lütufta bulunmuş olmuyor, hakkını veriyor demektir.

Misafir ağırlamak ve ona ikramda bulunmak Hz. İbrahim’in sonra da bizim Peygamber’imizin sünnetidir. Peygamberimiz misafirin ağırlanmasına çok önem verir, son derece özen gösterirdi.

EVİN ZEKATI

Her şeyin zekâtı kendi cinsinden olur, evin zekâtı da içerisinde misafir ağırlamaktır. Nitekim Enes b. Malik (r.a.)’tan gelen bir rivayette: “Evin zekâtı, onun içinde misafir ağırlanması için bir oda hazırlamaktır2 denilmiştir. Anadolu’da özellikle hali vakti yerinde olanların evlerinin yanında misafiri ağırlamak için müstakil odaların olduğu bilinmektedir. Her halde bu gelenek Enes b. Malik’ten gelen bu ve benzeri rivayetlerden kaynaklanmaktadır. 2009 yılının Nisan ayında Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Üsküp, Gostivar ve Ohri’de konferanslar vermek üzere Makedonya’ya gitmiştim. Osmanlı geleneklerini devam ettirip misafir ağırlamayı çok seven kadim dostumuz Avukat Salih Murat bir akşam Vrapciste’de bulunan yeni yapmış olduğu evine davet etmişti. Bizi iki katlı olan evinin üst katında ağırlamış ve evinin bu katını sırf gelip giden misafirleri ağırlamak için yaptığını söyleyince kendisine, Efendimiz’in bu hadis-i şeriflerini hatırlatmıştım.

yemek

ALLAH'IN İKRAMI

Misafir, hane sahibine yüce Rabbimiz’in bir lütfu, bir ikramıdır. Hane sahibi, misafiri büyük bir nimet ve hanesine rahmet olarak görmelidir. Zira herkes bu nimet ve rahmete mazhar olamaz. Allah bunu sevdiği kullarına bahşeder. Nitekim bir defa Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Allah Teâlâ bir kavim için hayır murat edince onlara bir hediye ikram eder” buyurmuş, sahabe-i kiram:

“- Yâ Resûlallah! Bu hediye nedir?” dediklerinde, Efendimiz:

“- Misafirdir, çünkü misafir rızkı ile gelir, giderken de Allah Teâlâ ev halkını bağışlar”3 buyurmuştu.

Başka bir rivayette de yine Efendimiz (s.a.v.): “Bir kavme misafir geldiği zaman rızkı ile gelir, giderken de onların günahları bağışlanmış olarak gider”4 buyurmuştur.

Hadis-i şerifte dikkatimizi çeken iki husus var:

Birinci husus misafirin, ev sahibi için bir hediye olarak kabul edilmesidir. Dini geleneğimizde misafir ev sahibi için bir yük değil, yüce Rabbimizin bir hediyesi, bir ikramıdır.

İkinci husus da misafir rızkıyla gelir, giderken de hane sahiplerinin günahları bağışlanmış olarak gider.

Büyük şair ve mutasavvıf Feridüddin Attar “Cevâhirnâme” isimli eserinde (s. 19), hadis-i şeriflerde belirtilen bu hususlara temas ederek şöyle der: “Kardeş, misafiri hoş tut. Misafir Allah vergilerinden bir nimettir. Misafir, rızkını beraberinde getirir. Sonra ev sahibinin günahını götürür.

Oğlum, sende yiğitlik, akıl ve idrak varsa misafirin değerini bil. Misafire karşı ikramlı ol. Kâfir bile olsa, git hemen kapıyı aç.”

Feridüddin Attar aynı eserinin başka bir yerinde de (s. 45) şöyle der:

“Kardeşim, misafiri aziz tut ki sen de Allah’tan izzet bulasın.

Misafirini iyi konuklayan iman ehline Allah, rahmet kapısını açar.

Tabiatı misafirden hoşlanmayan kimseden Allah da, Resûlullah (s.a.v.) efendimiz de incinir.

Misafire hizmet eden kul, kendisini Allah katına layık bir dereceye yükseltir.

Misafiri güler yüzle karşılayan, Allah’tan ölçüsüz lütuflar görür.

Ey ev sahibi; fazla külfetten uzak ol ki, misafirden sana ağırlık gelmesin.”

Bizim kültürümüzde misafir Tanrı misafiri olarak kabul edilmiş ve:

“Misafir kendi rızkı ile gelir”,

“Misafir her şeyden önde gelir”,

“Ev sahibi misafirin hizmetkârıdır” denilmiştir.

Görünüşte misafir ev sahibine yük gibi gelir ama aslında yük değil, rahmet ve berekettir. Çünkü misafir hane sahibine kendi rızkıyla gelir, onun sebebiyle Allah hane sahibinin rızkını bereketlendirir, bollaştırır, fazla olarak da onların günahlarını bağışlar.

İlk mutasavvıflardan Şakîk el-Belhî hazretleri: “Bana misafirden daha sevimli bir şey yoktur. Çünkü onun rızkını Allah verir, ecri/ sevabı ise bana kalır” derdi.5

Ayrıca kültürümüzde “misafirin duası makbuldür” denilir. Bu da bir hadis-i şeriften alınmıştır: Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Üç dua vardır ki muhakkak kabul olur: Babanın, misafirin ve mazlumun/ zulme uğrayanın duası”6 buyurmuştur.

yemek

HAYIR YOK

Dinimize göre misafire ikram, hizmet ve hürmet hayırlı bir iştir. Onun için misafiri ağırlayanlar hayırlı kimselerdir. Misafir kabul etmeyenlerde ise hayır yoktur. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Lâ hayre fîmen lâ yudîfu: Misafir etmeyende hayır yoktur”7 buyurmuştur. Bunu merhum Necip Fazıl Kısakürek manzum olarak şöyle ifade etmiştir:

- Misafir, bereket çatısında dam,-

Misafir sevmeyen, hayırsız adam…

MİSAFİRE İKRAMDA ACELE ETMEK

Dinimizde acele etmek, bir işe acele ile hemen karar verip yapmak hoş karşılanmamıştır. Onun için bir atasözümüzde “acele işe şeytan karışır” denilmiştir. Nefsin istediği bir şey insanın hatırına gelince, şeytan; “Fırsatı kaçırma, hemen yap” diye ona vesvese verir. Onun için Peygamber efendimiz: “et-teennî minellah ve’l-aceletü mine’ş-şeytân: “Dikkat ve temkinle hareket etmek Allah’tan, acele etmek ise şeytandandır”8 buyurmuştur.

Genel olarak dinimizde hüküm bu olmakla beraber bazı durumlarda acele edilmesi tavsiye edilmiştir. Misafire ikram da bunlardan biridir. Misafir gelince geciktirmeden hemen ikram edilmesi tavsiye edilmiştir.

Dipnotlar: 1) Müslim, Sıyâm, 182 2) bk. El-Hindî, Kenzü’l-ummâl, XV, 390 3) Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, I, 80; Nebhânî, el-Fethu’l-kebîr, I, 77) 4) Aclûnî, age., I, 80; Nebhânî, age., I, 106) 5 Sülemî, Tabakâtu’s-sûfiyye, s. 35) 6) Ebû Davud, Vitr, 29 7) Ahmed, Müsned, IV, 155 8) Tirmizî, Birr, 66; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I, 295 9) İbn Batutta, Büyük Dünya Seyahatnamesi, Yeni Şafak Yayını, ist. 2007, s. 231

Kaynak: Dr. Durak Pusmaz, Altınoluk Dergisi, 2015

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.