Modern İnsanın Esareti

Hayatın tadını çıkarmak, esaretle mi olur? Modern insanı esareti altına alan alışkanlıklar.

Bir insanın, istemeyerek başka bir insan, bir güç ya da tesirin boyunduruğu altına girmesidir esaret, yani kölelik, tutsaklık, esirlik… Esaret, yalnızca bedenle mi olmaktadır? Hayat ve zihinler de esir edilebilir mi?

İnsanlardaki farklılık; hâliyle hayatların, zihinlerin, beklentilerin ve hedeflerin de çeşitliliğine yol açmaktadır. Bu çeşitliliğin arasında tefekkürden uzak olan insan, yaprak gibi savrulmaktadır; bir o esaretin kucağına, bir diğerinin… Hayatlar ve zihinler, gönüllü örülmüş esaret parmaklıklarının arkasında esir edilmektedir.

Benliğin, yani egonun altına gizlendiği, basite indirgenmeye çalışılan, insanın gönül dünyasını târumâr edip harabeye çeviren “gösteriş çılgınlığı” modern dünyamızın esaretlerindendir. Gösteriş, bir çılgınlık mıdır? İnsana bu kadar dibe çeken bir esarete, “gönüllü” kapılmak, elbette çılgınlıktır.

MODA ESARETİ

Buna bir misal: Moda. Konutlara kıyafet odası diye ayrı bir bölüm yapılmaya başlandıktan, beyler de moda tutsaklığından nasîbini aldıktan, hele bir de tesettür modası diye bir kavram da ortaya çıktıktan sonra, konunun vahâmeti ayyuka çıkmaktadır.

Haz peşinde esir düşen bedenler acı acı feryat etmekte, yenilenler-içilenler, gezilenler-tozulanlar, oturulanlar-kalkılanlar her an dünya-âleme ifşâ edilmektedir. Modern dünya esaretine makam ve mevkiini malzeme yapan güruh ise hırs, kibir ve çalım satmayla bu çılgınlığa ortak olmaktadır.

Paranın esaretiyle vicdanlar rafa kaldırılmış, hırslar ortalığa saçılmıştır. Dünya savaş alanına dönmüş, mâsum yürekler dağlanmıştır. Nereden, nasıl geldiği hassasiyetinin gösterilmediği, sözüm ona “kazanç” diye reklam edilen faiz, toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş, kanıksatılmış, ateşten esaret zinciri boyunlara vurulmuş durumdadır.

TEKNOLOJİ ESARETİ

Telefonlar, tabletler, televizyonlar günümüzün görüntülü esaret araçlarıdır. İletişim çağında bu araçlarla nesillerin zihinleri bulandırılmakta, karakterleri alt-üst edilmekte, toplum değerleri hiçe sayılmaktadır. Sinema ve dizi platformları, yarışmalar, bilgisayar oyunları, sosyal ağlar, sanal âlem ünlülerinin takibi derken esaretin boyutu idrâk sınırlarını zorlamaktadır. Yaş grubu ayırt etmeksizin milyonlarca gönüllü esir peyda olmuştur. Özgürlük çığırtkanlığı yapılırken, iş günümüz esaret konularına gelince çeneler kenetlenmekte, sesler çıkmamaktadır.

“Hayatın tadını çıkar” nidâları atılırken, “Hayatın tadını çıkarmak, esaretle mi olur?” sorusu havada asılı kalmaktadır. Bağımlılık yapan madde çeşitliliği artmış, kullanım yaşı oldukça düşmüştür. Gencecik bedenlerin madde esaretinden nemalanan vicdansızlar karşısında, anne ve babalar yoğun mücadeleler vermektedir.

Şeytanın ağına düşmüş, kin ve hasedini azık olarak sırtlanmış esirler; mâsumların hayatını alt üst etmede yarışmaktadır. Esir olduğu kibrinin yansıması olan, gıybetten uzak durup kirli ağız kapısını kapatamadıkça, kalpler kurtlanmaya yüz tutmaktadır.

Ey rûh-i sultânîyi nefsine esir etmiş, esfel-i sâfilîn olmaya ramak kalan insan!

Zihnî, bedenî, rûhî esarete râm olmuş insan!

Kendini güçlü zanneden, zayıflığın tam da içinde olan insan!

Kendini uyanık sanan, ama gaflete gark olmuş insan!

Haydi şimdi cesaret gösterip dehşetengiz esaretten sıyrılıp âzatlığa/hürlüğe uyan!

Kaynak: Dr. Ayça Toksöz, Şebnem Dergisi, Sayı: 187

İslam ve İhsan

GÖNLÜMÜZÜ ESARETTEN KURTARAN 3 ADIM

Gönlümüzü Esaretten Kurtaran 3 Adım

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.