Muâz bin Cebel’in (r.a) Hıçkıra Hıçkıra Ağlamasının Sebebi
Rasûlullah (s.a.v) Muâz bin Cebel’i Yemen’e bazı vazifeler için gönderirken Muâz'ın (r.a) hıçkıra hıçkıra ağlamasının sebebi...
Rasûlullah (s.a.v) Muâz bin Cebel’i Yemen’e bazı vazifeler için gönderirken, onunla birlikte çıkarak kendisine bazı tavsiyelerde bulundular. Muâz (r.a) binek üzerinde gidiyor, Rasûlullah (s.a.v) de yanında yürüyorlardı. Tavsiyeleri bitince:
“–Ey Muâz! Herhalde bu seneden sonra benimle bir daha görüşemezsin! Umulur ki şu Mescid’ime ve kabrime uğrarsın!” buyurdular.
Muâz (r.a), Allah Rasûlü’nün firâkıyla hıçkıra hıçkara ağlamaya başladı.
(Efendimiz (s.a.v):
“‒Yüksek sesle ağlama ey Muâz! Zîrâ feryâd ederek ağlamak şeytandandır.” buyurdular.)
İNSANLARDAN BANA EN YAKIN OLANI
Sonra dönüp mübârek yüzünü Medîne-i Münevvere’ye doğru çevirerek şöyle buyurdular:
“–İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olurlarsa olsunlar, Allâh’a karşı takvâ sâhibi olan müttakîlerdir.” (Ahmed, V, 235; Heysemî, IX, 22)
Rasûlullah (s.a.v) vefat etikten sonra Hz. Muâz’ın ağlayarak onun kabrine gelişine Ömer (r.a) şahit olmuştur:
Hz. Ömer bir gün Allah Rasûlü’nün Mescid’ine gitmişti. Orada Muâz bin Cebel’i gördü. Efendimiz’in kabri yanında oturmuş ağlıyordu. Ömer (r.a) ona:
“–Niçin ağlıyorsun?” diye sordu. Muâz (r.a) şu cevâbı verdi:
“–Allah Rasûlü’nden işitmiş olduğum bir hadîs-i şerîf sebebiyle ağlıyorum. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardı:
«Şurası muhakkak ki riyânın (gösterişin) azı dahi şirktir. Kim Allah’ın velî kuluna düşmanlık ederse şüphesiz Allah’a karşı harp ilan etmiş olur. Allah Teâlâ’nın itaatkâr, takva sahibi ve halktan uzak duran kendi hâlinde öyle kulları vardır ki Yüce Rabbimiz gerçekten onları sever. Onlar görünmedikleri zaman aranmazlar (ehemmiyet verilmedikleri için, yoklukları kimsenin dikkatini çekmez), hazır bulundukları zaman da meclislere çağrılmaz ve tanınmazlar. Kalpleri pırıl pırıl hidayet kandilleridir. Her müşkil meselenin, ağır belânın altından kalkarlar.»” (İbn-i Mâce, Fiten, 16; Hâkim, I, 44)
Hadîs-i şerîfin son cümlesi, “Her göçük ve harâbeden çıkarlar” şeklinde de tercüme edilerek, bu cümlenin, onların yaşadığı meskenlerin basit ve sadeliğinden kinâye olduğu söylenmiştir.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Nebevi'den 111 Hatıra, Erkam Yayınları
YORUMLAR