Mübtelî Ne Demektir?

Mübtelî ne demektir? Kısaca anlamı nedir? Kur'an'da geçiyor mu?

Denemek, tecrübe etmek anlamındaki "b-l-v" kökünden türeyen mübtelî sınayan, deneyen, imtihan eden demektir.

Allah'ın sıfatı olarak Kur'ân'da azamet çoğulu ile "mübtelîn" şeklinde iki âyette geçmiştir: "...Biz elbette imtihan edenleriz." (Mü'minûn, 23/30); "Talut, askeriyle ayrılınca `Allah bizi nehirle deneyecektir', dedi." (Bakara, 2/249).

İmtihan, imtihan edilenin durumunu bilmek için yapılır. Bu anlamda Allah'ın imtihan etmeye ihtiyacı yoktur. Çünkü O, geçmişi bildiği gibi geleceği de bilir, açığı, âşikâr olanı bildiği gibi, gizli olanı, sırları da bilir. Allah'ın kullarını imtihan etmesi, onların durumlarını, inançlarını, içlerinde olanları ortaya çıkarmak, âşikâr yapmak içindir.

Allah'ın bu vasfı, Kur'ân'da daha çok "belâ - yeblû", "ibtelâ - yebtelî" ve "fetene - yeftinü" fiilleriyle anlatılmıştır. Allah, mü'min-kâfir herkesi çeşitli şekillerde kimini nimetle kimini minnetle imtihan eder. Her şeyden önce ölümü ve hayatı insanların hangisi daha güzel amel yapacak diye yaratmıştır (Mülk, 67/2). Allah, Kur'ân'da insanları iyilik ve kötülük (A'râf, 7/168), hayır ve şer (Enbiyâ, 21/35), mallar ve çocuklar (Enfâl, 8/28), cihad / çalışma ve sabır (Muhammed, 47/31), açlık, korku, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme (Bakara, 2/155), verilen maddi ve manevi nimetler (Mâide, 5/48; Kehf, 18/7; Kalem, 68/17) konusunda imtihan ettiğini bildirmiştir.

Uhud Savaşı'nda Müslümanların başına gelenlerle ilgili olarak şöyle buyurulmuştur: "...Allah, göğüslerinizdekini denemek ve kalplerinizdekini açığa çıkarmak için (bunları) başınıza getirdi." (Âl-i İmrân, 3/154). Bu âyet, Allah'ın imtihanının ne anlama geldiğini ifade etmektedir. Nimet de külfet de birer imtihandır (Bakara, 2/49; A'râf, 7/141)

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.