Müezzinin Yarım Asırlık Selimiye Düğünü

Selimiye Camisi emekli Başmüezzini Yusuf Karabıyık Çengelci’nin yarım asırlık Selimiye günlüğü, eşsiz eserin son 50 yılına ışık tutuyor.

Selimiye Camisi emekli başmüezzini Yusuf Karabıyık Çengelci, 1968 yılında Selimiye Camisi’nde göreve başladığını, yaklaşık 35 yıl çalıştıktan sonra emekli olduğunu söyledi.

Çalıştığı süre zarfında ve emekli olduktan sonra 50 yıl boyunca her gün Selimiye ile ilgili günlük tuttuğunu anlatan Çengelci, şunları kaydetti:

“Benim evim de cami kapısında olduğundan dolayı 51 yıldır Selimiye Camisi’ndeyim. Görevli ve cemaat olarak. Peki ne yaptım bu camide? Edirne kültürünü tanıtan kitaplar yazdım. En son olarak 1968’den günümüze kadar 50 yıl boyunca hatıraları her Allah’ın günü not tuttum. Ne hatıralar var. Tarihi, milli manevi değerler, hikayeler, hatıralar. Günümüze kadar bilim insanlarının, mimar mühendislerin, bilge kişilerin Selimiye ile ilgili bildiklerini derledim, topladım ve kitap haline getirdim. ‘Hayatımdan ve Selimiye’den 50 Yıllık Hatıralar’ adını verdiğim günlüğümde Selimiye'nin merkezinde yaşadıklarımın en önemlilerini yazdım. Örneğin merhum Turgut Özal’ın başbakanken ziyaretinde söyledikleri, merhum başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın övgüleri var.”

DÜNYANIN EN BÜYÜK ÜNİVERSİTESİ

Yarım asır boyunca Selimiye’de 5 cumhurbaşkanı ve 5 başbakan gördüğünü, onlara da günlüğüne görüşlerini yazdırdığını anlatan Çengelci, ayrıca görev süresince enteresan zatlarla ve bilgilerle karşılaştığını anlattı.

Selimiye’nin dünyanın en büyük üniversitesi olduğunu duyduğunda çok etkilendiğini aktaran Çengelci, “Bir zat bana dedi ki, ‘Bu cami evvela Allah'a ibadet için mabettir, ama bunun dışında Selimiye dünyanın en büyük üniversitesidir. Burada sana diploma veren olmaz ama profesörler üzeri bilgilere sahip olursun. Çünkü bütün bilim insanları mutlaka buradan gelip geçerler.’ Bu söz beni gerçekten çok etkilemişti.” diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.