Muhabbetin Ölçüsü Fedâkârlıktır!
Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi'nin Altınoluk Dergisi için kaleme aldığı "Muhabbetin Kantarı Fedakârlıktır" başlıklı yazının bir kısmını istifadelerinize sunuyoruz. Makalenin ilk kısmında Müslümanların birer fedakârlık imtihanı ile başbaşa kaldığını vurgulayan Hocaefendi, gayret-i diniyye içinde olmamız gerektiğini söylüyor.
İslâm, fedakârlık dînidir. Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak:
“Allah müʼminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine (verilecek) Cennet karşılığında satın almıştır…” (et-Tevbe, 111) buyurmaktadır.
Bu yüce dînin bugünlere ulaşması; hep candan, maldan ve her türlü imkândan Allah için yapılan fedakârlıklarla, ferdî rahatlıktan gösterilen ferâgatlerle olmuştur. Bugün bizler de Allah için yapılacak fedakârlık imtihanlarıyla karşı karşıya bulunmaktayız.
Zira diğer bir âyet-i kerîmede de şöyle buyrulmaktadır:
“(Ey mü’minler!) Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden, Cennetʼe gireceğinizi mi sandınız?..” (el-Bakara, 214)
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Ümmetim bir yağmura benzer; önü mü, sonu mu hayırlıdır, bilinmez.” buyuruyor. (Tirmizî, Edeb, 81)
İşte bu bereketli yağmurun bir rahmet damlası olabilmek için, bugün bizim de ciddî bir gayret-i dîniyye içinde olmamız gerekmektedir. Yani canımızdan, malımızdan, kâbiliyetlerimizden, gücümüzden, zamanımızdan, velhâsıl Cenâb-ı Hakkʼın lûtfettiği her türlü imkânımızdan, yine Allah için fedakârlık göstermemiz zarurîdir. Zira zahmetsiz rahmet olmaz. Her nîmet, bir bedel mukâbilidir. Meccânen, yani bilâ-bedel lûtfedilen nîmetlerin bile, bir şükür borcu vardır.
ŞÜKÜR BORCU...
Îmandan sonra bizlere bahşedilen belki de en büyük nîmet; 124 bin küsur peygamber içinde Âhirzaman Nebîsi, Allâhʼın Habîbi, Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe ümmet kılınmamızdır.
Nitekim Cenâb-ı Hak, bu husûsî lûtfunun kadr u kıymetini daha iyi idrâk edelim diye, âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allâhʼın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müʼminlere büyük bir lûtufta bulunmuştur…” (Âl-i İmrân, 164)
İşte müʼmin, bu büyük lûtfa erişmenin müstesnâ sevincini dâimâ yüreğinde hissetmelidir. Lâkin bu büyük nîmet sebebiyle, omuzlarına yüklendiği ağır mesʼûliyetin de farkında olmalıdır.
Zira Cenâb-ı Hak, verdiği bu nîmet mukâbilinde, bizden bâzı bedeller istemektedir. İslâmʼı fedakârca yaşamak sûretiyle Allah Rasûlüʼnü her hususta örnek almak mecburiyetindeyiz. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nasıl âlemlere rahmet olmuşsa, bir müslümanın da, elinden, dilinden, gönlünden dâimâ rahmet tevzî etmesi gerekir. Müslüman olmanın, îman şerefine mazhariyetin, ümmet-i Muhammedʼden olmanın sevinç ve şükran duygularıyla yaşayıp, bu nîmetlerin bedelini ödeme gayreti içinde bulunması îcâb eder.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼin beyânı vechile:
اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ
“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)
Fakat muhabbetin kantarı fedakârlıktır. Allah Rasûlüʼnü gerçekten seviyor ve kıyâmet günü Oʼnunla beraber olmak istiyorsak, bugün Oʼnun yolunda fedakârca gayret göstererek sevgimizi ispat etmemiz gerekmektedir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2015 – Ocak, Sayı: 347, Sayfa: 032