Muhabbette Kemale Nasıl Ulaşılabilir?

İnsan, muhabbet duyduğu varlığın buna liyâkati nisbetinde bir netice elde eder. Bu sebeple insan kalbi, fıtrî olan sevme temâyülünü ancak Cenâb-ı Hakk’a yönelttiği takdirde muhabbette kemâle ulaşabilir.

KEMALE NASIL ERİLİR?

https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=9nWfDNZwwbE

Hakîkî muhabbete lâyık yegâne varlık, bütün muhabbetlerin kaynağı olan Allâh Teâlâ’dır. Çünkü:

- Her şeyi yaratan, canlılara rızıklarını ihsân eden, onları koruyup gözeten mutlak kemâl ve kudret sâhibi yalnız O’dur.

- O, kullarını çok sevmektedir. Âdem’i cennette en güzel sûrette ve büyük bir ihtimamla yaratmıştır. Kullarının da cennete girmesini arzu etmektedir. Muhabbetin karşılığı ise ancak muhabbettir.

- Zâtına vuslat ve muhabbet yollarını kullarına kolaylaştırmıştır.

- Dünyâ ve âhiretin yegâne mâliki O’dur.

- İnsan, nihâyetinde Allâh Teâlâ’nın huzûruna varacak ve O’ndan başka bir sığınak, barınak ve yardımcı bulamayacaktır. Âlemlerin Rabbi olan Allâh, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır.

- Üzerimizdeki bunca ilâhî nîmetlere ilâveten, bizi en çok muhabbet duyduğu Peygamberi’ne ümmet kılması ve en mütekâmil kitâbı Kur’ân-ı Kerîm ile nasiplendirmesi sebebiyle de Cenâb-ı Hakk’a şükür borcumuz sonsuzdur.

Dolayısıyla muhabbeti Allâh Teâlâ’ya tevcîh etmemiz, kulluğumuzun bir muktezâsıdır.

HAK DOSTLARININ HAYAT ÖLÇÜSÜ

Hiç şüphesiz ki muhabbet, her Hak dostu âşık ve ârifte ayrı ayrı tecellî eder. Bu farklı tecellîler sebebiyle Hazret-i Mevlânâ, gönülleri yakıp kavuran sevdâ ateşiyle dolu engin kelâm okyanusunda, dilinden hikmetler fışkıran ve nâdide inciler saçan bir mânâ ve hikmet menbaı olmuştur. Hallâc-ı Mansûr, aşkın, seveni sevilende fânî kılan lâhûtî iklîminde ilâhî vuslata nâil olmuştur. Bahâüddîn Nakşibend Hazretleri, yıllarca, yaralı ve muzdarip hayvanlara bakmak, sokakların temizliği ile meşgul olmak ve herkesin uzaklaştığı hastaların şifâ bulması için onların ihtiyaçları ile ilgilenmek sûretiyle hizmet yollarında Allâh’ta fânîleşmiş, tasarruf ve mârifetullâhta engin bir himmet deryâsı hâline gelmiştir. Usuller ayrı, fakat kalbî sermâye hep aynıdır: Aşk ve muhabbetullâh ile dopdolu olmak.

Cenâb-ı Hak, böyle farklı tecellîlere mazhar kıldığı cümle velîlerini, hakîkatte aşk ve mârifetullâh ilmi ile donatarak muhabbet iklîminin müstesnâ goncaları hâlinde bütün insanlığa armağan etmiştir.

Velhâsıl Hakk’ı seven bir mü’min, hakîkatte hiçbir şeye mâlik olmadığının idrak ve şuurunda olmalıdır. Zîrâ muhabbet, fedâkârlık gerektirdiği için mâlikiyet ile imtizâc etmez. Yâni sevenin, sevdiği uğruna her şeyden geçmesi îcâb eder. Muhabbet, gönülde tabiî olarak maddî ve mânevî bir ikram meyli doğurur. Bu da muhabbetin şiddeti nisbetinde gerçekleşir. Bu sebepledir ki, insanlar en büyük bedelleri, muhabbetleri mukâbilinde öderler. Bu, muhabbetin şiddetine bağlı olarak, sevilen uğruna hayat nîmetinden vazgeçmeye kadar varabilen bir fedâkârlık tablosu şeklinde tezâhür eder.

Ne mutlu o mü’minlere ki, Allâh ve Rasûlü’nün muhabbetini her şeyin üstünde tutarlar ve yabânî bahçelerin sahte çiçeklerine aldanmazlar!

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.