Muhammed Hamidullah’ın Tasavvuf Hakkındaki Görüşleri
Son asrın önde gelen İslâm âlimlerinden Muhammed Hamidullah’ın tasavvuf hakkındaki görüşlerini yazımızda okuyabilirsiniz.
İnsanlığın hidâyet ve ıslâhı, akıl ve mantıktan ziyâde, kalbe ve vicdâna hitâb eden ârif zâtların, hâl ve kāl ile yaptıkları irşadların bereketiyle gerçekleşmiştir. Hakîkaten, mâneviyâtın canlı tutulmasında, halkın irşâdında, İslâm’ın tebliğinde ve gelecek nesillere intikâlinde, tarih boyunca ehl-i tasavvufun hizmet ve gayretlerindeki muvaffakıyet gözler önündedir.
MUHAMMED HAMİDULLAH’IN TASAVVUF HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Nitekim geçen asrın önde gelen İslâm âlimlerinden Muhammed Hamidullah bu gerçeği şöyle ifade etmiştir:
“Benim yetişme tarzım akılcıdır. Hukukî çalışma ve incelemeler bana, inandırıcı bir şekilde tarif ve ispat edilemeyen her şeyi reddettirmiştir. Muhakkak ki ben, namaz, oruç gibi İslâmî vazifelerimi tasavvufî sebeplerle değil, hukukî sebeplerle îfâ ediyorum. Kendi kendime diyorum ki:
«Allah benim Rabbimdir, sahibimdir. O bana bunları yapmayı emretmiştir. O hâlde yapmalıyım. Bundan başka, hak ve vazife birbirine bağlıdır. Allah bunları ben istifâde edeyim diye bana emretmiştir. Şu hâlde ben O’na şükretmekle vazifeliyim.»
Batı toplumunda, Paris gibi bir muhitte yaşamaya başladığımdan beri hayretle görmekteyim ki Hristiyanları İslâmiyet’i kabûle sevk eden, fıkıh ve kelâm âlimlerinin görüşleri değil, İbn-i Arabî ve Mevlânâ gibi sûfîlerdir. Bu konuda benim de şahsî müşâhedelerim olmuştur. İslâmî bir konuda benden bir îzah istendiği zaman, benim verdiğim aklî delillere dayanan cevap, soranı tatmin etmiyordu. Fakat tasavvufî îzah, meyvesini vermekte gecikmiyordu. Bu konuda tesir gücümü gittikçe kaybettim. Şimdi inanıyorum ki, Hülâgu’nun yakıp yıkan istilâlarından sonra Gazan Han zamanında olduğu gibi, bugün de en azından Avrupa ve Afrika’da İslâm’a hizmet edecek olan; ne kılıç, ne de akıldır; fakat kalptir, yani tasavvuftur.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Gönül Dünyası, Erkam Yayınları
YORUMLAR