Muhammed Mâsum Sirhindî -rahmetullâhi aleyh- Hazretleri’nden Hikmetli Sözler ve Tavsiyeler

Muhammed Mâsum Sirhindî -rahmetullâhi aleyh- Hazretleri’nden hizkmetli sözler ve tavsiyeler...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Din, nasihattir.” (Müslim, Îmân, 95)

Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa muhteşem ikrâmı, ebedî ve mükemmel mûcizesi olan Kur’ân-ı Kerim; baştan sona hikmettir, öğüttür, nasihattir, ibret dolu kıssa ve bin bir hissedir.

Başta sahâbî efendilerimiz olmak üzere, bütün Hak dostları Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in zamana yayılmış zirve mâhiyette, müstesnâ talebeleridir.

Altından kalkamayacağını anladığın mevzuları Allâh’a ve Rasûlü’ne havale et!

  • Allâh’a havale, O’nun Kitâbı’na;
  • Rasûlü’ne havale de O’nun Sünneti’ne müracaat etmek demektir.

“Boynuna ağır yük yüklenmiş bir kuş düşün;
bu kuş hiç uçabilir mi?!.

  • Bunun gibi;

Sâlikte de dünyaya bağlılık çoksa, o da Allâh’a doğru kanat açamaz ve talep vâdisine adım atamaz!”

(Ârif Rîvgerî, Ârifnâme, s. 6)

MUHAMMED MÂSUM SİRHİNDÎ HAZRETLERİ’NDEN HİKMETLİ SÖZLER VE TAVSİYELER

“Nefs-i mutmainne makamına gelinceye kadar insan İslâm’ın ancak sûretini yaşayabilir. Meselâ namaz kıldığında ve oruç tuttuğunda, ancak bunların zâhirlerini ve sûretlerini yapmış olur. Nefs-i mutmainne seviyesine geldiğinde ise,
dînin hakikatine yükselir ve îman, namaz, oruç, hac, zekât
ve diğer emirlerin hakikatini yaşamaya başlar.”

(Muhammed Mâsum, Mektûbât, I, 141, no: 186)

NAMAZIN HAKİKATİ

  • Namaz, kulu Cenâb-ı Hakk’a yaklaştıran en mühim ibâdetlerin başında gelir.
  • Namaz, sonsuz kudret sahibi Cenâb-ı Hak’tan bir nişan taşır. Namazdaki yakınlığı, başka bir yerde bulmak mümkün değildir.

[Zira âyet-i kerîmede;

«...Secde et ve yaklaş!» (el-Alak, 19) buyurulmaktadır.]

  • Namazda, kul ile Allah Teâlâ arasındaki perdeler kalkar. Bunun için namaza «mü’minin mîrâcı» buyurulmuştur. Kişi namazı ne kadar huşû ile kılarsa, mîrâcı o kadar kâmil olur. Bu da, namaz kılarken Sünnet-i Seniyye’ye ne kadar riâyet edildiğine bağlıdır...

Namaz, sadece bildiğimiz şekillerden ibaret değildir. Namazın gayb âleminde bir hakikati vardır ki, bütün hakikatlerin üstündedir...

(Muhammed Mâsum, Mektûbât, I, 167, no: 230)

NE BÜYÜK SAÂDET!

Mevlâmız buyurur:

«Siz Ben’i zikredin ki Ben de sizi anayım!..» (el-Bakara, 152)

Hakikî sahip ve Mevlâ’mızın devamlı kulunu zikretmesinden ve böylece kulun da devamlı ilâhî feyizlere nâil olmasından daha büyük bir saâdet mi vardır?!. (Muhammed Mâsum, Mektûbât, III, 84, no: 145)

ANLATIR

  • Attâr-ı Şiblî -rahmetullâhi aleyh- kırk sene gözyaşı döktü ve başını kaldırıp semâya bakamadı. Niçin ağladığını sordular:

“–Kabir korkusundan ve kıyâmetin heybetinden ağlıyorum!” dedi.

Semâya niçin bakamadığını sordular:

“–Günahlarımdan hayâ ediyorum. Çok günah işledim ve meclislerde çok gülüp kahkaha attım. Bundan utanıp semâya bakamıyorum!” dedi. (Muhammed Mâsûm, Mektûbât, I, 19, no: 18)

FARKINDA MIYIZ?

Nakledildiğine göre;

İmam Kuşeyrî -rahmetullâhi aleyh-, üstâdı Ebû Ali Dekkāk Hazretleri’ni vefâtından sonra rüyasında gördü. Üstâdı son derece mahzun olup gözyaşı döküyordu. İmam Kuşeyrî -rahmetullâhi aleyh-;

“–Efendim, niçin muzdaripsiniz, yoksa tekrar dünyaya mı dönmek istiyorsunuz?” diye sordu.

Ebû Ali Dekkāk -rahmetullâhi aleyh- şu cevabı verdi:

“–Evet! Tekrar dünyaya dönüp, her gün tek tek hâneleri dolaşarak kapılarını çalmak ve;

«–Ey insanlar! Sakın Kerîm olan Rabbinizden gafil kalmayın! Siz nasıl sonsuz bir kudretten gafil kaldığınızın farkında mısınız?!.» diye îkāz etmek istiyorum. Onlara, insanın, nereden gelip nereye gittiğini mutlaka bilmesi gerektiğini iyice tembihlemeyi arzu ediyorum!”

O hâlde, bizim gibi gafillere mutlaka lâzım olan şey şudur ki, kıymetli ömrümüzü bu ulvî ve bediî mânâları kazanmak için sarf edelim! (Muhammed Mâsum, Mektûbât, I, 87, no: 102)

VARLIĞININ GAYESİ

  • Cenâb-ı Hak seni, dünyada yiyip içmek, uyumak ve zevk u safâ içinde yaşamak için yaratmadı.

Asıl yaşama ve nimetlerden istifâde etme yeri âhirettir.

Sen asıl; tâat, kulluk ve kendini tanıman için yaratıldın! (Muhammed Mâsum, Mektûbât, III, 32, no: 45)

HAKK’IN KEREMİ

  • Cenâb-ı Hak bütün âlemlerden müstağnî iken insanları kendisine davet etmiş, ilâhî vuslata rehberlik etmiş ve kereminin çokluğundan, bu yolu kullarına açmıştır.

Davet ve rehber varken Cemâl-i İlâhî’den uzak ve perdeli kalır, nefs ve hevânın bağından kurtulamazsak ne kadar yazık, ne kadar eyvah bize! (Muhammed Mâsum, Mektûbât, III, 103, no: 191)

EN BÜYÜK  MÂNEVÎ LEZZET

  • Hakikî sahibimiz olan Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine boyun eğip itaat etmenin lezzeti, haramların lezzetinden daha fazladır.
  • Bütün nimetleri lutfeden Mevlâ’mızın, bir kişiden ve onun amelinden râzı olması öyle büyük bir nimettir ki, ona hiçbir nimet denk olamaz.
  • Aynı şekilde, Rabbimiz’in rızâsından uzak düşmenin elemine denk bir elem de yoktur. (Muhammed Mâsum, Mektûbât, I, 152, no: 211)

YA HEVÂ YA RIZÂ

  • Kişinin, nefsânî arzularını tatmin etmek istemesi, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını terk etmesi demektir. (Muhammed Mâsum, Mektûbât, III, 45, no: 67)

AZ MAL, KOLAY HESAP

  • İnsanoğlu malının az olmasından hoşlanmaz.

Hâlbuki malın azlığı, hesabın kısa ve kolay olmasını sağlar. (Muhammed Mâsum, Mektûbât, I, 48, no: 42)

GENÇLİĞİ ZİYÂN ETME!

–Yavrum!

  • Ömrün en kıymetli zamanı, gençlik günleridir.

İnsanın güçlü-kuvvetli, âzâlarının sağlam olduğu bu günler geçer ve ömrün en zayıf vakti gelip çatar.

  • Ne yazıktır ki insanlar, en şerefli kazanç olan «mârifetullâh»ı, gelip gelmeyeceği belli olmayan ihtiyarlık vaktine havale ederler. Ömrün en şerefli vakitlerini, en rezil şey olan hevâ ve hevese sarf ederler.

Unutma ki;

«Yarın yaparım diyenler helâk oldu!» (Muhammed Mâsum, Mektûbât, I, 63, no: 65)

  • Ömür birkaç gündür, ama ebedî mülk onunla elde edilir. O hâlde, kıymetli kardeşlerim ömürlerini beyhûde harcamasınlar! (Muhammed Mâsum, Mektûbât, I, 46, no: 38)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı Saâdetten Günümüze HİDÂYET REHBERLERİ, Yüzakı Yayıncılık

İslam ve İhsan

MUHAMMED MASUM SİRHİNDİ HAZRETLERİ KİMDİR?

Muhammed Masum Sirhindi Hazretleri Kimdir?

ALTIN SİLSİLE

Altın Silsile

MUHAMMED MASUM SİRHİNDİ HAZRETLERİ’NİN SÖZLERİ

Muhammed Masum Sirhindi Hazretleri’nin Sözleri

MUHAMMED MÂSUM SİRHİNDÎ HAZRETLERİ’NİN SOHBETİ

Muhammed Mâsum Sirhindî Hazretleri’nin Sohbeti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.