Muhammed Suresi 22. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Muhammed Suresi 22. ayeti ne anlatıyor? Muhammed Suresi 22. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Muhammed Suresi 22. Ayetinin Arapçası:

فَهَلْ عَسَيْتُمْ اِنْ تَوَلَّيْتُمْ اَنْ تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ وَتُقَطِّعُٓوا اَرْحَامَكُمْ

Muhammed Suresi 22. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey münafıklar! Demek fırsatını bulup iş başına geçecek olsanız, yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve akrabalık bağlarını keseceksiniz, öyle mi?

Muhammed Suresi 22. Ayetinin Tefsiri:

22. âyette geçen اِنْ تَوَلَّيْتُمْ  (in tevelleytüm) kelimesi iki farklı mânada kullanılır:

Birincisi; اَلتَّوَلّ۪ي (tevellî) kökünden dönmek, vazgeçmek, terk etmek: Buna göre âyet-i kerîme kalplerinde hastalık bulunan münafıklara hitap ederek şöyle der: “Siz Allah’ın indirdiği Kitab’ın hükümlerinden dönüp, cihattan yüzçevirip, Allah’a karşı nankörlük etmek, kan dökmek, yeryüzünde bozgunculuk yapmak ve akrabalık bağlarını koparmak mı istiyorsunuz? Allah’ın indirdiği hükümlere sırt çevirerek o cahiliye devrindeki gibi düşmanlık, huzursuzluk, güvensizlik günlerine geri dönmeyi mi umuyorsunuz? Aslında içinizde taşıdığınız düşünceler bu istikâmettedir. Fakat sizin böyle yapmanıza izin verilmeyecektir.”

İkincisi; الولاية (vilâyet) kökünden yönetmek, idareyi ele geçirmek: “Siz iş başına geçip yönetimi ele alırsanız yeryüzünde bozgunculuk yapmak, akrabalık bağlarını koparmak mı istiyorsunuz? Bunun için mi çalışıyorsunuz? Fırsatını bulsanız böyle yaparsınız; ama buna müsaade edilmeyecektir.”

İslâm aleyhinde böyle art niyetler taşıyanlar, Allah’ın rahmetinden uzaklaşacak, kulakları Kur’an’ı dinlemeye karşı sağır ve gözleri ilâhî hakikatleri görmeye karşı kör hâle getirilecektir. Böyle olunca da Kur’ân-ı Kerîm’i anlamaları ve onun âyetleri üzerinde tefekkür etmeleri imkânsız hale gelir. Çünkü onların ısrarla devam ettikleri menfi tavır ve davranışları kulaklarına ağırlık olur, gerçeği işitemezler. Basîretlerine perde olur, hakikatleri göremezler. Kalpleri üzerinde üst üste kilitler olur; gerçeği idrak edemezler. Halbuki Kur’an’ın mesajlarının kalbe ulaşabilmesi için bu kilitlerin açılması, kaldırılması ve kalbin fıtrî safiyetine döndürülmesi gerekir.

Peki, gerçeği anladıktan sonra Allah ve Peygamber’e bile bile sırt çevirenlerin hâli ne olacak:

Muhammed Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Muhammed Suresi 22. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.