Muhammed Suresi 28. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Muhammed Suresi 28. ayeti ne anlatıyor? Muhammed Suresi 28. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Muhammed Suresi 28. Ayetinin Arapçası:

ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ۟

Muhammed Suresi 28. Ayetinin Meali (Anlamı):

Evet, canları böyle çıkacak; çünkü onlar Allah’ı gazaplandıracak şeylerin peşine düştüler ve O’nun rızâsını kazandıracak itikat ve davranışları beğenmediler. Bu sebeple Allah da onların bütün yaptıklarını boşa çıkardı.

Muhammed Suresi 28. Ayetinin Tefsiri:

Müslümanlar arasında önceden inandığı halde sonra imandan dönen münafıklar vardı. Bunlar dıştan iman ettiklerini söyledikleri ve mü’minlerle beraber bulundukları halde, içten içe İslâm düşmanlarıyla görüşüp anlaşıyorlardı. Bazı konularda kendilerine uyacaklarına dair söz veriyorlardı. Bu sözlerden biri Haşr sûresinde şöyle bildirilir:

“Bakmaz mısın şu manâfıklık yapanlara! Onlar Ehl-i kitaptan küfür içindeki dostlarına: «Eğer siz yurdunuzdan sürülürseniz biz de mutlaka sizinle beraber çıkarız. Sizin aleyhinizde hiç kimseye itaat etmez, sözünü dinlemeyiz. Size savaş açılırsa elbette yardımınıza koşarız» diyorlar. Allah şâhittir ki, o munafıklar kesinlikle yalancıdırlar.” (Haşr 59/11)

Nitekim onlar Hendek savaşı sırasında da yine İslâm düşmanlarıyla anlaşmışlar ve müslümanları arkadan vurmaya yeltenmişlerdi. Çünkü bunlar cihad, savaş, infak vb. hususlarda Kur’an’ın getirdiği tâlimatlardan hiç hoşlanmıyorlardı.

“Allah’ın bildiği işleri”nden maksat; Peygamberimiz (s.a.s.)’e muhalefet, düşmanlık üzere yardımlaşmak, onunla birlikte cihada çıkmayıp oturmak ve gizli durumlarda onun işinin önemsizliği hususunda propaganda yapıp onu zayıflatmaya çalışmak gibi durumlardır.

Onlar, sırf çıkarlarını kollamak ve İslâm ile küfür arasında devam eden savaşın tehlikelerinden korunmak için böyle bir tutumu benimsediler. Fakat onların ne dünyada, ne ölüm esnasında, ne de öldükten sonra Allah’ın elinden kurtulmaları mümkün olmayacaktır. Dünyada Allah onların emeklerini sonuçsuz bırakacak, ölüm esnasında melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alacaklar, mahşer günü de Allah, onların dünyada yaptıkları bir kısım sözde iyi amellerini boşa çıkaracaktır.

Ayrıca Allah Teâlâ, iç yüzlerini ortaya sermek suretiyle onları dünyada da rezil edecektir:

Muhammed Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Muhammed Suresi 28. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.