Muharrem Ayında Niçin Oruç Tutuluyor ve Niçin Aşure Pişiriliyor?

Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım, Muharrem ayının faziletini, Muharrem ayında niçin oruç tuttuğumuzu ve niçin aşure yapıldığını anlatıyor.

Muharrem ayı Cenabı Allah'ın hürmete layık olarak yarattığı dört aydan bir tanesi. Bu ayın hürmetine uygun davranışlardan bir tanesi de oruç tutmak. Çünkü oruç, insanın kendine gelmesini sağlayan önemli ibadetlerden bir tanesi. Bu tür mevsimlerde oruç tutmak insanın ihtiyacını arttırdığı için ihtiyaç da Allah'a yakınlığını arttırmaktadır.

Muharrem ayının 10'unda Nuh aleyhisselamın gemisi tufan bitince karaya iniyor. O gün Cenabı Allah, Musa aleyhisselamı Firavun'un şerrinden koruyor. O gün birçok peygamberin nail olduğu nimetler söz konusu. Bunların bir şükranesi olarak oruç tutuyoruz.

AŞURE YAPMAK GELENEK Mİ BİDAT Mİ?

Aşure bir gelenek haline gelmiş. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "aşure günü ehli iyalinize, çoluğunuza, çocuğunuza rızkını bolca verin" buyuruyor. O gün bir bereket olmuş olsun.

Rivayetlerde anlatıldığına göre Nuh aleyhisselam o gün gemide yiyecek olarak ne varsa hepsini bir araya getirmiş, karıştırmış ondan bir aş yapmış. O aşa da aşure yemeği denilmiş. O gün böylece iftar yemeği yenilmiş.

Bu tür adet ve geleneklere dini bir kisve yüklemediğimiz sürece sıkıntı yok. Ama bu sünnettir, müstehaptır, vaciptir dersek bu ciddi bir bidat anlamına gelir ki Allah korusun bundan kaçınmamız gerekir.

"Aşure günü geldi, bir aşure pişirmedi. Böyle de Müslümanlık olur mu?" türünden bir kınama, tenkit -Allah korusun- imanımız açısından da çok ciddi sıkıntılar doğurabilir. Çünkü din Allah'ındır. Allah'ın dışında birinin dinin emirleri dışında bir şeye din kisvesi giydirmesi bidattır. Bidatlar ise asla dinimizde barınamazlar.

Bir kimse ikram olsun diye konu, komşusuna bir yemek (aşure) yapmış vermiş bu sevaptır. İkram etmek, hediyeleşmek sünnettir. Ama illa bunu aşure günü yapacağız diye bir tahsisin içine girmek de doğru değildir. Dini bir kisve ile "Filan saatte filan yemeği pişirirsen şu kadar sevap kazanırsın" diye yorumlamak doğru değildir.

Kaynak: İslamveihsan

İslam ve İhsan

AŞURE NEDİR?

Aşure Nedir?

MUHARREM AYINDA OKUNACAK DUALAR

Muharrem Ayında Okunacak Dualar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.