Muhyiddin İbnü’l Arabi Hazretleri’nden Kur’an ile İlgili Tavsiyeler

Muhyiddîn İbnü’l Arabî Hazretleri’nin Kur’ân-ı Kerim ile ilgili bazı tavsiyeleri şunlardır...

Muhyiddîn İbn-i Arabî -rahmetullâhi aleyh-’in Kur’ân’ı hissederek ve feyz alarak okumak gerektiği hususundaki tavsiyelerinden bazıları şöyledir:

MUHYİDDİN İBNÜ’L ARABİ HAZRETLERİ’NDEN KUR’AN İLE İLGİLİ TAVSİYELER

“Çok Kur’ân okumalısın ve mânâsını tefekkür etmelisin. Onu okurken, Allâh’ın sevdiği kullarını tavsîf ettiği güzel sıfatlara dikkat et ve o vasıflara sahip olmaya çalış! Allâh’ın zemmettiği, ilâhî gazaba uğrayanları vasıflandırdığı o çirkin sıfat ve huyları da gör ve onlardan uzak dur! Çünkü Allah Teâlâ bunları, ancak mûcibince amel edesin diye Kitâb’ında zikretti. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm okunduğunda muhtevâsını güzel bir şekilde anlayabilmen için dâimâ Kur’ân ile beraber ol!”

*

“Sözlerin en güzeli olan Kitâbullâh’ı okurken, onun Rabbimiz’in kelâmı olduğunu, içindeki hükümleri ve kıssaları iyice tefekkür et! Böylece Allah Teâlâ sana derin bir anlayış ihsân eder. Rûh-i Emîn, o Kur’ân’ı Allah Rasûlü’nün kalbine indirdi. Kur’ân-ı Kerîm, kendisini okuyan temiz kalpli insanların gönlüne, her okuyuşta yeni nâzil oluyormuş gibi feyizler bahşeder. Kur’ân’ı başkalarına da öğretirsen, nâib-i Rahmân (yani Allâh’ın vekîli) olursun.”

*

“Allâh’ın âyetlerini gafletle okumamaya çok dikkat etmek gerekir. Duygulu bir kalple, hissederek ve yaşamaya çalışarak tilâvet etmek îcâb eder. Nice hâfız ve âlim, Allâh’ın kelâmını gafletle okuduğu için hiçbir fayda görememiştir.”

*

“Bir sûreye başladığında, onu bitirmeden konuşma! Bir hastanın yanına girince Yâsîn sûresini oku!”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR’ÂN-I KERÎM’İ ANLAYARAK, HİSSEDEREK VE FEYZ ALARAK OKUMANIN ÖNEMİ NEDİR?

Kur’ân-ı Kerîm’i Anlayarak, Hissederek ve Feyz Alarak Okumanın Önemi Nedir?

MUHYİTTİN İBN ARABİ KİMDİR?

Muhyittin İbn Arabi Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.