Mümin Bir Kul, Neden Allah’a kavuşmayı Çok İster?

Mümin bir kul, neden Allah’a kavuşmayı çok ister; kâfir ise neden Allah’a kavuşmak istemez?

Mârifetullâh, yani Cenâb-ı Hakk’ı kalpte tanıyabilmek, ancak ilâhî muhabbetle mümkündür. İnsanın gerçek saâdeti de; mârifetullâh ve ilâhî muhabbet neş’elerinde tezâhür eder.

“KİM ALLAH’A KAVUŞMAYI SEVERSE..”

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Kim Allâh’a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim de Allâh’a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz!”

Bunun üzerine Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-:

“–Yâ Rasûlâllah! Ölümden hoşlanmama hâli de buna dâhil mi? Hiçbirimiz ölmekten hoşlanmayız.” dedi.

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“–Hayır böyle değil. Lâkin, mü’min (ölüm gelince) Allâh’ın rahmeti, rızâsı ve cenneti ile müjdelendiğinde Allâh’a kavuşmayı çok ister ve sever. Allah da ona kavuşmayı sever. Kâfir ise, ölüm kendisine gelince Allâh’ın azâbı ve cezâsıyla müjdelenir. Bu sebeple Allâh’a kavuşmaktan hoşlanmaz, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” buyurdu. (Buhârî, Rikāk, 41; Müslim, Zikr, 14)

İşte Allâh’a muhabbet neticesinde sâlih bir kul olup, bunun mukâbilinde Allâh’ın muhabbetine muhâtap olabilmek için, hayatın imtihanları karşısında sabretmek, dengeyi ve Hakk’a bağlılığı bozmamak, kalbe mârifet ve tevhîdi yerleştirmek, yoğun bir şekilde tefekkür, tahassüs ve tecessüsü, vahyin feyizli iklîmi içinde gerçekleştirebilmek îcâb eder.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

“HİÇBİRİNİZ ÖLMEYİ İSTEMESİN..." HADİSİ

“Hiçbiriniz Ölmeyi İstemesin..." Hadisi

ÖLÜMÜ İSTEMEK, TEMENNİ ETMEK, ÖLMEK İÇİN DUA ETMEK CAİZ Mİ?

Ölümü İstemek, Temenni Etmek, Ölmek İçin Dua Etmek Caiz mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.