Mümin Müminin Aynasıdır

Nasıl dış görünüşümüzü kavramak için bir aynaya muhtaç isek, iç âlemimizi, karakterimizi, huy ve temayüllerimizi teşhis ve gerektiği şekilde tedavî için de bir velînin feyiz ve telkînlerine, yani bizi terbiye edecek, kendimizle tanıştıracak bir “Gönül Aynası”na muhtacız.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey îmân edenler! Allâh’tan ittikâ edin ve sâdıklarla berâber olun!” (Tevbe, 119)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Mümin müminin aynasıdır.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 49; Tirmizî, “Birr”, 18)

HALK VE HULK

İmamı Gazali Hazretleri, insanın nefsini kendi başına tanıyabilmesinin imkânsızlığını şöyle îzah eder:

"Halk ve hulk kelimesi aynı kökten gelir. Temel itibarı ile biri zahirdir, diğeri enfüsîdir. İç âleme aittir.

Halk, dış duygularla idrak edilen suret, heyet ve şekil manalarına gelir.

Hulk ise, insanın dış yüzü itibarı ile bilinmez bir meçhuldür. Gerçek kimliğini ancak huyu, seciyyesi, tabiatı ortaya koyar. İnsan dış görünüşü olarak istediği kadar kendini gözlesin, bir gün iç yüzü kendini ele verir."

Nasıl dış görünüşümüzü kavramak için bir aynaya muhtaç isek, iç âlemimizi, karakterimizi, huy ve temayüllerimizi teşhis ve gerektiği şekilde tedavî için de bir velînin feyiz ve telkînlerine, yani bizi terbiye edecek, kendimizle tanıştıracak bir “Gönül Aynası”na muhtacız. (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Ekim-1994)

Şeyh Galib aşağıdaki beytinde insanın, esmai ilahiyyenin fiilî tecellîsi olan kainatın küçüğü ve özü olduğunu, alemin esrarlı derinliklerini bir mıknatıs gibi kalbinde toplayabilecek bir Gönül Aynası  kabiliyyetinde bulunduğunu ne güzel ifade eder:

"Hoşça bak zatın kim-zübdei alemsin sen,
Merdüm-i dîde-i ekvan olan ademsin sen..."

Kaynak: Altınoluk Dergisi, 2g1d Hizmeti

İslam ve İhsan

GÖNÜL DÜNYAMIZI NASIL GENİŞLETİRİZ?

Gönül Dünyamızı Nasıl Genişletiriz?

OSMAN NÛRİ TOPBAŞ HOCAEFENDİ İLE “MÜSLÜMANIN GÖNÜL DÜNYASI” ÜZERİNE MÜLÂKAT

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi ile “Müslümanın Gönül Dünyası” Üzerine Mülâkat

MÜ’MİNİN GÖNÜL DÜNYASINI BULANDIRACAK VE KALBİNİ ÖLDÜRECEK EN BÜYÜK ZEHİRLERDEN BİRİ

Mü’minin Gönül Dünyasını Bulandıracak Ve Kalbini Öldürecek En Büyük Zehirlerden Biri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.