Mü'min Şahsiyetinde En Temel Husus Nedir?
Ahlâk en mühim esas. Şahsiyetin temeli. Sahih îman, sâlih amel ve nezih bir muâmelât ile mükemmel mü’min şahsiyeti inşâ olmakta. Yani bir insanın şahsiyeti inşasında en mühim mesele güzel ahlaktır...
Cenâb-ı Hak; sonsuz rahmetinin bir eseri olarak, insanlığa peygamberler gönderdi, yani sırât-ı müstakîme ulaştıran, selâmet yurduna götüren yolun rehberlerini lutfetti.
Cenâb-ı Hak; elçilerini en sâlih, en temiz ve en güzel ahlâklı, en kâmil şahsiyete sahip insanlar arasından seçti.
Demek ki din, en güzel ve en muhteşem bir ahlâk üzerine binâ edilmektedir.
Cenâb-ı Hak; nübüvvetten önceki kırk yıllık ömrü boyunca, Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e muhteşem ahlâkını tevzî ettirdi. Müşrikler; şirkte, dalâlette ve bâtılda oldukları hâlde, dâimâ Fahr-i Kâinât Efendimiz’in ahlâkını tasdik hâlinde oldular.
Ebû Cehil bile; “Sen yalan söylüyorsun!” diyemedi.
“−Biz Sana yalancısın demiyoruz. İçimizde en doğru insan Sen’sin. Fakat Sana bu haberleri getirenler Sen’i kandırıyor. Biz Sen’in getirdiğini istemiyoruz.” diyebildi.
Bu hakikat, âyet-i kerîmede şöyle bildirilmektedir:
“Onların söylediği sözlerin Sen’i hakikaten üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar Sen’i yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allâh’ın âyetlerini inkâr ediyorlar.” (el-En‘âm, 33)
İşte kırk senelik bu ahlâk üzerine, nübüvvet ile beraber evvelâ akāid geldi. Tevhid inşâ edildi. Bu sahih îman güçlendikten sonra da bunun üzerine ibâdet ve ahkâm geldi. Hukuk tevzî edildi.
Asr-ı saâdette olduğu gibi, her ferdin şahsiyet inşâsında bu tedrîcî akıştan ders ve ibret almak gerekli.
Ahlâk en mühim esas. Şahsiyetin temeli. Sahih îman, sâlih amel ve nezih bir muâmelât ile mükemmel mü’min şahsiyeti inşâ olmakta.
Rasûlullah Efendimiz;
اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) buyuruyor. Buradan hareketle, ilk vazife; Rasûlullah Efendimiz’in ahlâkına benzeyebilmek.
Peygamberimiz’de Cenâb-ı Hakk’ın cemâlî sıfatlarının tecellîsi kemâlini bulmuş. Mir‘ât-ı Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e nazar ederek, Cenâb-ı Hakk’ın ahlâkına ne kadar benzeyebilirsek, akāid o kadar kemal bulmakta. Ahkâm ve ibâdet de o kadar seviye bulmakta.
Velhâsıl insanın temelinde ahlâk var. Nasıl bir binanın temelinin sağlam atılması zarûrî ise, insan şahsiyetinde de temel, güzel ahlâk.
Ahlâk, duyguların ıslahı demek… Duyguların merkezi ise kalp. Cenâb-ı Hak, kalbe yoğunlaşmamızı istiyor.
Kalb-i münîb / Hakk’a yönelmiş bir gönül dünyası istiyor.
O belâlı günde kurtuluş için «kalb-i selîm»i şart koşuyor.
Kalbin huzura kavuşması, itmi’nâna ermesi de, ancak «zikrullah» ile mümkün. Cenâb-ı Hakk’ı hiç unutmamakla, dâimâ O’nu anmak, O’nunla beraber olduğunu hissetmekle mümkün.
Bu kıvâma erebilirse, kalp insan için en büyük cevher…
Kaynak: osmannuritopbas.com
YORUMLAR