Mü'min Suresi 6. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mü'min Suresi 6. ayeti ne anlatıyor? Mü'min Suresi 6. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Mü'min Suresi 6. Ayetinin Arapçası:

وَكَذٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّهُمْ اَصْحَابُ النَّارِۢ

Mü'min Suresi 6. Ayetinin Meali (Anlamı):

Neticede, Rabbinin inkâr edenler hakkındaki: “Onlar ateşin yârân ve yoldaşlarıdır” sözü gerçekleşmiş olacak.

Mü'min Suresi 6. Ayetinin Tefsiri:

Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele etmek, yersiz ve mânasız itirazlarla onlar hakkında tartışmak ve onları başkalarını şüpheye düşürecek şekilde tevile kalkışmak küfürdür. Böyle yapanlar, ancak inkâr edenlerdir. Çünkü bu, kalbe sinen küfrün ve Allah’a olan düşmanca tavrın açık bir göstergesidir. Zira dürüst bir insan muhalif olsa bile, karşısındaki kişinin doğru olan sözünü kabul eder. Fakat kötü niyetli bir insan, muhalif olduğu kimseyi sırf yenilgiye uğratabilmek için doğruluğu kesin ve açık bir sözü bile yanlış görmeye çalışır. Bunun içindir ki, kâfirlerin bu inatkarâne mücâdeleleri karşısında, Kur’ân-ı Kerîm’in hakîkatlerini açıklamak, müşkillerini gidermek, müteşâbihlerini aydınlatmak, inkârcıların aleyhteki itirazlarını cevaplandırmak ve böylece mü’minin ilim, irfan, ahlâk ve adabına yaraşır bir şekilde mücâdele etmek en büyük bir cihattır. Mü’minler bu cihattan geri durmamalıdırlar. Allah bu hususta onlara yardımcı olacaktır. Nitekim Hz. Nûh’un kavmi ve ondan sonra gelen toplumların durumu bu hususta ilâhî adâletin nasıl tecelli ettiğinin açık belgeleridir. Onlar da peygamberlerini yalanladılar, hatta onları öldürüp yok etmeye azmettiler. Bir kısım bâtıl iddialar ileri sürerek, onlar vasıtasıyla hakkın ayağını kaydırma, yıkıp ortadan kaldırma yolunda ciddi mücadeleler verdiler. Fakat netice şu oldu: Allah onların hepsini kıskıvrak yakalayıp helak etti. Peygamberleri o zalimlerin elinden selâmete eriştirdi. İşte bu gerçek, bundan böyle de Allah’ın ayetleriyle mücâdele edeceklere mühim bir uyarı ve açık bir tehdittir.

Mü’minlere gelince, onların Allah katındaki dereceleri o kadar yücedir ki:

Mü'min Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mü'min Suresi 6. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.