Mü’minin Dört Derdi
Hz. İbrahim'in (a.s.) duasından hareketle bir mü'minin taşıması gereken dört derdi açıklıyoruz.
İbrahim -aleyhisselâm-’ın, Kur’ân-ı Kerim’de bizlere de tâlim buyurulan ve namazların son ka‘delerinde okuduğumuz duâsı şöyledir:
“Yâ Rabbî;
Beni; huşû ile namaz kılanlardan eyle!
Zürriyetimi de namaz kılanlardan eyle!..
Yâ Rabbî! Hesabın görüleceği gün, beni, anne-babamı ve (cümle) mü’minleri bağışla!..” (İbrahim, 40-41)
BİR MÜ'MİNİN DÖRT DERDİ
Demek ki bir mü’minin dört derdi olmalı:
1- Bir mü’minin en büyük endişesi, önce kendisinin; namazı, kalp ve beden âhengi içinde, Allâh’a yaklaştırıcı bir mîrac vasfında kılabilmesi olmalı.
Zira insan önce kendisini inşâ etmedikçe, başkalarına yardımcı olamaz.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in namaz hakkındaki tâlimatları:
“Namazı, benim kıldığım gibi, (beni nasıl kılıyor görüyorsanız öyle) kılın!” (Buhârî, Ezân, 18)
“Namazı, hayata vedâ eden bir kimsenin kıldığı namaz gibi, (son namazın gibi) kıl!” (İbn-i Mâce, Zühd, 15; Ahmed, V, 412)
2- Sonra mü’min, evlâdını da din ve îman yolunda seferber etmeli. Evlâdına, onu ehl-i salât eyleyecek bir terbiye vermeli. Kur’ân’ın hurûfunu, hudûdunu ve hulkunu, evlâdına tâlîm edebilecek bir eğitimi tercih etmeli. Ezcümle, evlâdına İslâm şahsiyet ve karakterini mîras bırakmalı.
3- Bir mü’min, anne-babasının hayrı ve saâdeti için gayret etmeli. Onlar için bir sadaka-i câriye olmayı gaye edinmelidir.
4- Son olarak bir mü’min, bütün mü’minlerin derdiyle dertlenmeli. İçtimâîleşmeli… Bütün mü’minleri, hattâ bütün insanlığı; kendine zimmetli olarak addetmeli… Devrin akışından kendini mes’ul görmeli…
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Sayı: 162