Mü'minler İzzet ve Şerefi Nerede Arıyorlar?

Allah`a İman

Mü'min izzet sahibidir. Gücünü, kuvvetini, şerefini ve haysiyetini imanından alır. Müminler izzet ve şerefi nerede arıyorlar?

İnsan kendi öz cevherinin hakikatine erebildiği ve fıtrat nurunu hayata yansıtabildiği ölçüde şeref kazanır. "Kendini bilen, Rabbini bilir" sırrına erer ve mü'minlik izzetine ulaşır.

MÜMİN İZZET SAHİBİDİR

Mü'min izzet sahibidir. Gücünü, kuvvetini, şerefini ve haysiyetini imanından alır.

İnsanoğlu izzeti, şerefi, meliklerin kapısında arıyor. Güç kuvvet onlarda zannediyor. Halbuki Yüce mevlamız Kur'an-ı Kerim'de izzet ve şerefin nerede aranması gerektiğini ve nasıl olması lazım geldiğini göstermiştir. İslam izzeti ile ilgili bu ayetleri dikkatlerinize sunmayı istedik. Elmalılı Hamdi Yazır'ın "Hak Dini Kur'an Dili" tefsirinden bölümler halinde verdiğimiz ayetlerin bizleri derin tefekküre sevk etmesini, Müslümanların iki yakasının bir araya gelememesinin sebeplerini öğrenmeye, İslam izzetini hayatımıza yansıtabilmeye vesile olmasını niyaz ediyoruz.

"Kim izzet ve şeref istiyorsa, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir. Onları da Allah'a amel-i salih ulaştırır." (Fatır, 10)

Elmalılı: "Her kim izzet istiyorsa, -zillet ve hakaretten kurtulup, şerefli, haysiyetli kuvvetli olmak arzu ediyorsa- bilsin ki izzet tamamiyle Allah'ındır. Dünyada da Allah'ındır, Ahiret'te de Allah'ındır. Binaenaleyh izzet isteyen şuna buna tapmakla kendisini zelil etmemeli, hepsini geçip Allah'a yükselmelidir. Fakat ona hoş kelimeler yükselir. Onu da amel-i salih yükseltir.

"Mü'minleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet, yalnızca Allah'a aittir." (Nisa, 139)

Elmalılı:"- Münafıklar mü'minlere karşı Yahudilerle müvalat (dostluk) ediyorlardı. Bunlar o kafirlerin yanında izzet ve şeref bulacaklarını mı zannediyorlar? Ne kadar yanılıyorlar? Çünkü bütün izzet Allah'ındır. Ve ancak ondan alınır. Allah'ın izzet vermediği kimseler hiç bir şekilde aziz olamazlar. Allah mü'minleri "İzzet Allah'ın, Resûlünün ve mü'minlerindir" buyurarak i'zaz etmiştir (aziz kılmıştır). Binaenaleyh kafirlerin dostluğundan izzet beklemek ne kadar ma'kustur (tersdir). Onlarla beraber oturmaktan bile sakınmak, izzeti imanı muhafaza etmek lazım gelirken onlarla müvalat etmek ve onlardan izzet beklemek nasıl olur?"

"İzzet Allah'ın, Resûlünün ve mü'minlerindir." (Münafıkun, 8)

Elmalılı:"- Kuvvet, hakiki galibiyet, haysiyet Allah'ın ve O'nun î'zaz eylediği kimselerindir ki onlar da Allah'ın Resulü ve halis mü'minlerdir. Münafıkların izzeti yoktur, izzetleri olsaydı nifaka, yalancılığa tenezzül etmezler, dünya hayatı için sonunda Hakk'ın huzurunda yüzlerini kara çıkartacak olan o ahlaksızlıkları, alçaklıkları irtikab eylemezlerdi (işlemezlerdi). Binaenaleyh zilletleri kendileridir.

Hasan İbni Ali'ye (r.a.) bir adam: "Nas sende biraz kibir var iddiasında bulunuyor" demişti. Cevaben: "O kibir değil ve lakin izzettir." diye karşılık vermiştir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) "Mü'minin izzeti ve rif'ati (şeref ve yüceliği) nas'dan istiğnasıdır." (Halka karşı müstağni davranmasıdır) buyurmuştur.

Görülüyor ki müminler yani nifak asarından berî olan halis mü'minler izzet şerefiyle mümtaz kılınmışlardır. Çünkü halis mü'min fani şeylere zebun olmaz, Allah'tan başkasına secde etmez, işte o izzettir ki beraberinde zillet yoktur.

"Kim Allah'ı, Resulünü ve mü'minleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır." (Maide, 55-56)

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1990 - Eylül, Sayı: 55