Mü’minlerin En Akıllısı Kimdir?
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, dünyanın fânîliğini hiç unutmazdı. Şöyle buyururdu: “Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadarcık su ile döndüğüne baksın!”(Müslim, Cennet, 55)
Abdullah bin Mes’ûd -radıyallâhu anh- şöyle der:
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Efendimiz uyandığında, o hasır, mübârek vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz:
“–Yâ Rasûlâllah! Sizin için bir döşek edinsek?!” dedik. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Benim dünya ile ne alâkam var ki? Ben bu dünyada, bir ağacın altında gölgelenen, sonra da bineğine binip orayı terk eden bir yolcu gibiyim.” buyurdular. (Tirmizî, Zühd, 44/2377)
"ÖLÜME İYİ HAZIRLANIN!"
Berâ-radıyallâhu anh- anlatıyor:
“Biz Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile bir cenâze teşyîinde bulunmuştuk. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kabrin kenarına oturup ağladılar, öyle ki gözyaşlarıyla toprak ıslandı. Sonra da:
«–Ey kardeşlerim! İşte (hepimizin başına gelecek olan) şu ölüme iyi hazırlanın!» buyurdular.” (İbn-i Mâce, Zühd, 19)
Yine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ümmetini tefekkür-i mevte teşvik ederek şöyle buyururlardı:
“Ölümü çokça hatırlayın! Çünkü ölümü hatırlamak, (insanı) günahlardan arındırır, dünyaya karşı zâhid kılar. Eğer zenginken ölümü düşünürseniz, sizi zenginliğin âfetlerinden korur. Fakirken tefekkür ederseniz, hayatınızdan memnun olmanızı sağlar.” (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 47)
“Ölümü ve öldükten sonra ceset ve kemiklerin çürümesini hatırlayın! Âhiret hayatını isteyen, dünya hayatının süsünü terk eder.” (Tirmizî, Kıyâmet, 24)
“…Kim ölümü çokça hatırlarsa Allah onu sever.” (Heysemî, X, 325)
"MÜ'MİNLERİN EN AKILLISI ÖLÜME EN GÜZEL ŞEKİLDE HAZIRLIK YAPANDIR"
Bir sahâbî, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e:
“−Mü’minlerin en akıllısı kimdir?” diye sormuştu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Ölümü en çok hatırlayan ve sonrası için en güzel şekilde hazırlık yapanlardır. İşte (gerçek) akıllılar bunlardır.” buyurdular. (İbn-i Mâce, Zühd, 31)
Bu sebeple tasavvuf erbâbı, her gün bir müddet ölümü tefekkür ederek, ruhlarına mânevî zindelik katarlar. Bu tefekkürden aldıkları canlılık ve heyecanla, yanlış ve boş işlerden sakınır, dâimâ faydalı işler yapmaya ve bol bol sâlih ameller işlemeye gayret ederler.
İnsana ölümü hatırlatan en güzel vesîle ise, kabir ziyaretidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Artık şimdi ziyaret edebilirsiniz. Çünkü kabir ziyareti size âhireti hatırlatır.” (Tirmizî, Cenâiz, 60; Müslim, Cenâiz, 106)
[caption id="attachment_12542" align="aligncenter" width="702"] Cennet'ül Bakî Kabristanı (Medine)[/caption]
CEBRAİL (A.S.) İLE GELEN İLAHİ EMİR
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Bakî Kabristanı’ndaki ashâbını ve Uhud şehidlerini sık sık ziyaret ederdi. Hazret-i Âişe vâlidemizin ifâdesine göre, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendisinin yanında kaldığı her gecenin son kısmında Bakî Kabristanı’na gider, oradakilere selâm verip duâ ederdi. (Bkz. Müslim, Cenâiz, 102.)
Hattâ bir gece Cebrâil -aleyhisselâm- Peygamber Efendimiz’e gelip:
“–Rabbin Bakî ehline gidip onlar için istiğfâr etmeni emrediyor!” buyurmuştur. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de hemen bu emre icâbet edip Cennetü’l-Bakî’yi ziyaret etmiştir. (Müslim, Cenâiz, 103)
Abdullah bin Ebî Ferve-radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Uhud’daki şehidlerin kabirlerini ziyaret etti ve şöyle buyurdu:
«Allâh’ım! Kulun ve Peygamberin, bunların hakîkî şehîd olduğuna şâhitlik eder. Ve kıyâmete kadar kim bu şehidleri ziyaret eder de selâm verirse onlar da o ziyaretçinin selâmına karşılık verirler.»” (Hâkim, III, 31/4320)
Tâbiînin büyüklerinden İmam Şa‘bî-rahmetullâhi aleyh- şöyle der:
“Ensâr’ın yakınlarından biri vefât ettiğinde sık sık kabrini ziyaret eder, yanında Kur’ân okurlardı.” (Ebû Bekir bin Hallâl, el-Kırâe ınde’l-Kubûr, Beyrut 1424, s. 89, no: 7.)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları, sayfa114.
YORUMLAR