Mü’minlerin Rahmet Kimliği

Yüzakı Dergisi 147. sayısı "Üç Aylar... Mü'minlerin Rahmet Kimliği: Merhamet" kapağı ile çıktı.

Yüzakı basın bülteninde şöyle tanıtılıyor:

"İnsan fânî... İnsanın heyecanı, gayreti, vicdânî duyuş ve ahlâkî davranışları da hayâtiyetini kaybedebiliyor.

Zaman zaman tazelenmeye ihtiyaç duyuyor.

Âdeta insânî hasletler bir kış yaşıyor ve baharın diriltici rüzgârlarına, âb-ı hayat dokunuşlarına hasret yaşıyor.

Üç aylar ve bilhassa Ramazân-ı şerif, mânevî hayatımızın her yıl tekrar gelen bir bahar mevsimi...

İnsan fânî...

Fakat insânî hususiyetlerini, değişen mevsim şartlarının esâretinden kurtarmış ve her mevsim diri bir kalple yaşayabilenler var. Onlar âdeta fânîlikten sıyrılmışlar. Gönüllerde dipdiriler. Hâlâ, dirilerden daha fazla misafirleri var. İstanbul’umuzun mânevî fatihi Ebû Eyyûb el-Ensârî gibi, Yahya Efendi gibi, hepsinin feyiz ve rûhâniyet menbaı Fahr-i Kâinât Efendimiz gibi... Onlar diridirler çünkü;

Âşıklar Ölmez!

Asıl tazelik ve hayâtiyet; ne takvimde, ne baharda, ne Ramazan’da... Asıl cana can katan o dipdiri ruhlara muhabbet ve ittibâda...

Bu sebeple vesilelere sarılmalı, o gönüllerde yer bulmalı...

Cenâb-ı Hakk’ı «kalbi kırıkların yanında» aramalı derler. Kalbi kırıklara merhamet götürmeli. Rahmeti bir mü’minin şiârı, kimliği, şahsiyeti hâline getirmeli...

Hiç değilse üç aylar vesilesiyle diyoruz ki:

“Bu Ramazan’da insanlık senin merhametinle tebessüm etsin!”

O diri gönüller öteleri yakın eyliyor. Binlerce kilometre öteden Haitili Obed Davud ile sürprizler dolu hidâyet hikâyesini anlattığı mülâkatımızı alâka ve ibretle okuyacaksınız.

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali Eşmeli; âyet âyet rahmet tecellîlerini tahlil ederek mübârek iklimde merhametten nasip almanın usullerini ortaya koydu.

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, birçok hasbihâl ve makalelerinde; zâhirî farzlar ve haramlar kadar, bâtınî farzlar ve haramlara da dikkatimizi çeker. Bir seri hâlinde, bâtınî farzlar ve haramları kaleme alacaklar. İlk olarak farzlardan «Merhamet» ve haramlardan «Kibir» bu ay mecmûamızda.

Fahri Sarrafoğlu’nun gerçekleştirdiği mülâkatta ise Osmanlı’da Harem, hanım hayırseverler ve çeşmeler üzerine özlü ve kıymetli bilgiler var.

Yazarlarımız farklı pencereler açarak mevzumuza eğildiler.

Durgunluk ve canlılık meselesinde, iktisat ile tasavvufun benzer noktalara temas ettiğine işaret ettiler.

Beynimizin ancak telkin ve pratik usûlüyle muhafaza etmek istediği bilgileri taze tutabileceğini anlattılar.

Gönül dünyamıza baharı getirmenin ve onu hiç kaybetmemenin sırlarını araştırdılar.

Hıdırellez kültürü ve medeniyetlerdeki canlanışların temelindeki sâikler yanında tarih köşemizde, Abdullah Dehlevî Hazretleri, Ferid Kam, Andelîbî gibi sîmâlar var.

Şiirler ise bahara ermiş bülbüllerin şakımalarından nasibini almakta elbette. Hiç pörsümeyen tazeliğe davet ve methiye...

Değerli Okuyucularımız, yayıncılığımızdan 2017 Kutlu Doğum mevsimi için neşrettiğimiz Fahr-i Kâinât Efendimiz adlı kampanya eserimize gösterdiğiniz büyük teveccüh için teşekkür ederiz.

O’nu anlatma aşk ve iştiyâkı ne haftalara, ne mevsimlere sığar. Yayınlarımızla her zaman hizmetinizdeyiz."

Ayrıntılı Bilgi: www.yuzaki.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.