Mü'minûn Suresi 60. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mü'minûn Suresi 60. ayeti ne anlatıyor? Mü'minûn Suresi 60. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Mü'minûn Suresi 60. Ayetinin Arapçası:

وَالَّذ۪ينَ يُؤْتُونَ مَٓا اٰتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ اَنَّهُمْ اِلٰى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَۙ

Mü'minûn Suresi 60. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onlar, yaptıkları her iyiliği ve işledikleri her ameli, kalpleri her an Rablerine dönüyor olmanın haşyetiyle ürpererek yaparlar.

Mü'minûn Suresi 60. Ayetinin Tefsiri:

Önceki âyetlerde bahsedildiği üzere hak dini terk edip bâtıl yollara düşen ve parça parça olanların aksine burada hak dine bağlı gerçek mü’minlerin temel vasıfları belirtilir. Buna göre o mü’minler:

    Rablerinin korkusuyla titrer, emirlerini tutar, yasaklarından sakınır; O’nun rızâsını kaybetme ve azabına uğrama endişesiyle kalpleri yerinden oynar.

    Rablerinin âyetlerine iman ederler. Hem Allah’tan gelen Kur’an âyetlerine hem de kâinatta Allah’ın varlığını gösteren delillere inanır; onların delâlet ettiği O Yüce Yaratan’ın birliğini ve sadece O’na kulluk yapılmasını kabul ederler.

    Bu sebeple Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Açık ve gizli şirki terk ederler. İbadetlerinde ihlâslı olmaya ve yaptıklarını sırf Allah rızâsı için yapmaya çalışırlar.

    Her türlü hayırlı işleri, kalpleri Allah’a dönmenin heyecanıyla çarparak yaparlar. Çünkü verilen her nefesin son nefes, kılınan namazın son namaz, verilen sadakanın son sadaka, tutulan orucun son oruç, gösterilen tebessümün son tebessüm ve yapılan bir zikrin son zikir olma ihtimali devamlı vardır. Onlar hayatlarını böyle bir ölüm şuuru, Rabbe dönme heyecanı, korkusu ve iştiyakı içinde geçirirler. Böyle olunca da her türlü hayır işinde koşuşarak yarışır ve hep en önde olmak için gayret gösterirler.

Bişr-i Hafî (k.s.) ne güzel söyler:

“Unutmayın ki, «Dün» öldü… «Bugün» son nefesini vermede… «Yarın» da henüz doğmadı. Zamanınızı bu açıdan görün ve her an yararlı iş yapmaya bakın.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 238)

Hz. Âişe (r.a.) der ki:

Resûlullah (s.a.s.)’e, “Onlar, yaptıkları her iyiliği ve işledikleri her ameli, kalpleri her an Rablerine dönüyor olmanın haşyetiyle ürpererek yaparlar” (Mü’minûn 23/60) âyeti hakkında “Acaba bunlar içki içip, hırsızlık eden kimseler midir?” diye sor­dum. Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Hayır, ey Sıddîk’ın kızı! Bunlar oruç tutan, na­maz kılan ve sadaka veren, bununla birlikte kendilerinden kabul olun­mayacak diye korkan ve hayırlarda ellerini çabuk tutan kimselerdir.” (Tirmizî, Tefsir 23/4)

Hasan Basrî (r.h.) der ki: “Biz öyle kimselere yetiştik ki; sizin işlemiş ol­duğunuz günahlar dolayısıyla azaba uğrayacağınızdan korktuğunuzdan da­ha fazla, yaptıkları iyiliklerinin kabul edilmeyerek yüzlerine geri çarpılacağın­dan korkuyorlardı.” (Kurtubî, el-Câmi‘, XII, 132)

Allah Resûlü (s.a.s.) biz ümmetini vakit geçirmeden ve fırsatı kaçırmadan hayırlı amellere koşmaya teşvik etmektedir:

“Yedi şey gelmeden evvel hayırlı işler yapmakta acele ediniz. Yoksa gerçekten siz;

  İbâdet ve tâati unutturan fakirlik,

  Azdıran zenginlik,

  Her şeyi bozup perişan eden hastalık,

  Saçma-sapan konuşturan ihtiyarlık,

  Ansızın geliveren ölüm,

  Gelmesi beklenen şeylerin en şerlisi Deccâl ve,

  Kıyâmetten başka bir şey mi beklediğinizi sanıyorsunuz? Kıyâmet ise belâsı en müthiş ve en acı olandır.” (Tirmizî, Zühd, 3/2306)

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki:

Mü'minûn Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mü'minûn Suresi 60. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.