Münakaşa Ne Demek?

NE NEDİR?

Münakaşa: Bir mesele üzerinde farklı fikirler söyleyerek yapılan karşılıklı konuşma, tartışma, çekişme anlamlarına gelmektedir.

MÜNAKAŞA KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nübüvvetten önce de mürüvvet itibârıyla kavminin en üstünü, soy itibârıyla en şereflisi, ahlâk bakımından en güzeli idi. Komşuluk hakkına en ziyâde riâyet eden, hilim ve sadâkatte en üstün olan, emniyet ve güvenilirlikte en önde gelen, insanlara kötülük ve eziyet etmekten en uzak duran, O idi. Hiç kimseyi kınayıp ayıpladığı, hiç kimseyle münâkaşa ettiği görülmemişti. Öyle ki Cenâb-ı Hak bütün iyi haslet ve meziyetleri O’nda topladığı için kavmi kendisine «el-Emîn» vasfını vermişti.

*****

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hüznü dâimî, tefekkürü sürekliydi. Zarûret olmaksızın konuşmazdı. Sükûnet hâli uzun sürerdi. Bir söze başlayınca yarım bırakmaz, onu tamamlayarak bitirirdi. Az sözle çok mânâlar ifâde ederdi. Sözleri tâne tâne idi. Ne lüzûmundan fazla ne de az idi. Yaratılış olarak yumuşak huylu olmasına rağmen gâyet salâbetli ve heybetli idi.

Öfkelendiği zaman yerinden kalkmazdı. Hakka îtiraz edilmesinin, hakkın çiğnenmesinin hâricinde öfkelenmezdi. Kimsenin farkına varmadığı bir hak çiğnendiği zaman öfkelenir, hak yerini buluncaya kadar öfkesi devâm ederdi. Ancak hakkı tevzî ettikten sonra sükûnete bürünürdü. Aslâ kendisi için öfkelenmezdi. Şahsına mahsus durumlarda kendisini de müdâfaa etmez, kimseyle münâkaşaya girişmezdi.

*****

Akılla pek çok ilâhî hakîkat kâmil mânâda kavranamayacağı içindir ki İslâm, “gayba îmân”ı emreder.

Bu gerçeğin en kuvvetli delillerinden biri, “rûhun mâhiyeti” hakkındaki târihî iddia ve münâkaşalardır. Bilindiği üzere filozoflar, asırlarca rûhun mâhiyeti hakkında gerçeğe ulaşmak için büyük bir gayret göstermişlerdir. Fakat neticede rûhun mâhiyetinin bilinemeyeceğinde karar kılarak, onun davranışlar üzerindeki tezâhürlerinden hareketle, ancak varlığını kabul etmekle yetinmek mecbûriyetinde kalmışlardır.