Muradı İlahi Nedir?

Murâd-ı ilâhî: Cenâb-ı Hakk’ın istediği, murâd ettiği, kasdettiği şey anlamına gelmektedir.  

MURÂD-I İLÂHÎ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

O, ümmetine düşkün bir Peygamber olarak önce onları göndermiş, kendisi de Muhâcirler’in gerisini kollamak gibi bir hareketi
tercîh etmişti. Zâten murâd-ı ilâhî de böyleydi.

*****

Son zamanda bu tecellîler çoğaldı. Demek ki murâd-ı ilâhî lûtfa galebe vermek istikâmetindedir. Elhamdü lillâh, elhamdü lillâh!..

*****

Kur’ân, murâd-ı ilâhîyi ifâde eder. Onun her harfinde bin bir mûcize gizlidir. Kim Kur’ân’a daha yakınsa Allâh’a daha yakındır. Allâh’a yakın olan da Kur’ân’ın hikmetine ve sırlarına nâil olur, tefekkürü derinleşir, takvâ üzere yaşar.

*****

Allâh Rasûlü’nün kalbine vâkî olan murâd-ı ilâhî istikâmetinde gerçekleşmiştir. Nitekim bu evlilikten sonra Benî
Müstalik esirleri hürriyete kavuşmuş, daha mühimi de bütün bir kavim müslüman olmuştur. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in murâd-ı ilâhî ile gerçekleştirdiği bu evliliğin de birçok siyâsî fâideleri görülmüştür.

*****

Cenâb-ı Hakkʼa varamayan her idrak hamdır, her anlayış noksandır. İdrâkin olgunluğu da, her varlık ve hâdisedeki murâd-ı ilâhîye dikkat kesilmeye bağlıdır.

*****

Zîrâ hâdiselerin arkasındaki murâd-ı ilâhîye vukûfun huzur ve sükûnuna ererler. Sadece üzerlerine düşen vazîfeleri en güzel şekilde îfâ etmeye çalışırlar.

*****

Allâh’ın murâd-ı ilâhîsine onların şer ve kahır olan niyetlerinin denk düşmesi neticesiyle sırtım yere geldi. Bir cihan pehlivanının kudreti karşısında ancak yok denecek kadar küçücük bir mikrobun ne ehemmiyeti olabilir? Lâkin o mikrop, murâd-ı ilâhîye denk düşmesiyle güçlenirse, o pehlivanı öldürmeye kâdir olur.

*****

Murâd-ı ilâhî de, hiç şüphesiz sâdece namaz ibâdetine mahsus olmayıp, oruç, hac, infak gibi bütün ibâdetlerin zemînini teşkîl etmektedir.

*****

Hâdiselerin perde arkasında bulunan sır, hikmet ve murâd-ı ilâhîyi kavrarlar. Bundan dolayı hikmete vukûfiyetin huzûr ve sükûnu içinde yaşarlar.

MURAD-I İLAHİ

MURAD-I İLAHİ

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.