Mürsel Hadis Nedir?

Mürsel hadis ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Tâbiînin, sahabeyi atlayarak doğrudan Hz. Peygamber'den rivâyet ettikleri hadislere denir. Hadisin mürsel olarak rivâyet edilmesine de irsal denir. Mürsel hadise "zâhir mürsel" de denir. Senetde ismi geçmeyen râvinin sahâbî olduğu biliniyorsa, bu mürsel ittifakla makbul sayılmıştır. Çünkü Sahabe, ismi bilinsin veya bilinmesin, hadis rivâyeti konusunda adaletlidir, cerh ve ta'dile tâbî tutulmaz.

Sahabeden birinin, başka bir sahabiden işittiği hadisi, Hz. Peygamber'den rivâyet etmesine sahabenin mürseli (mürsel-i sahabe) denir. Sahabenin mürseli sahih olarak kabul edilmiştir. Râvînin, çağdaşı olup karşılaşmadığı bir râvîden rivâyet ettiği hadise de mürsel-i hafî denir. Bu hadis, müdelles hadisler içerisinde kabul edilmiştir. (bk. Müdelles Hadis)

Mürsel hadisin hükmü konusunda üç görüş vardır:

  1. a) Mürsel hadisi rivâyet eden tabiî, cerh edilmemişse mutlak olarak kabul edilir. Ebû Hanîfe ile İmam Mâlik'in görüşü, Ahmed ibn Hanbel'in meşhur görüşü ve bunların ekollerini benimseyen diğer fakih, muhaddis ve usul bilginlerinin görüşleri böyledir.
  2. b) Mürsel hadis zayıftır, delil olarak kabul edilmez. Çünkü ismi açıklanmayan râvî, sahabî dışında biri olabilir. Nevevî, "Takrib" adlı eserinde muhaddislerin, fakihlerin ve usul bilginlerinin çoğunluğunun bu görüşe sahip olduklarını söylemiştir. İmam Müslim de mürsel hadisi delil olarak kabul etmemiştir.
  3. c) Mürsel hadis, başka bir yoldan desteklenmiş ise delil olarak kabul edilir. İmam Şâfiî'ye göre, mürsel hadis şunlardan birisi ile desteklendiğinde delil olarak kabul edilir: a) Mürsel hadisin, diğer bir yoldan müsned olarak yani muttasıl senetle rivâyet edilmesi, b) aynı konuda başka bir yoldan gelen mürsel bir rivâyetin daha bulunması, c) sahabeden bazılarının, o mürselle amel etmeleri ve d) âlimlerin çoğunun o mürselle amel etmeleri.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.