Mürşid-i Kâmilin Bâtınî Hastalıklar İçin Vesîle Kılınması Şirk midir?
Hastalık sırasında doktor şifâya vesîle kılınıp şirk olduğu söylen-mezken bir mürşid-i kâmilin bâtınî hastalıklar için vesîle kılınması neden şirk olarak yorumlanıyor? Cemâat ile namaz kılarken imâm, cemâat ile Allah arasında vesîle midir? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...
Hastalık sırasında doktor da şifâya vesîledir. Aslında şifâyı verecek olan Allah’tır. Ama Allah Teâlâ her şeyi bir sebebe bağlı olarak halk ettiği için şifâyı tedâvîye bağlı kılmıştır. Tedâvî, muâlece; yâni sâdece ilâclanmak demek değildir. Duâ ve telkin de bunun kapsamına girer. Maddî hastalıkların olduğu gibi mânevî hastalıkların da tedâvîsini verecek; hastayı hidâyetle mânevî şifâya kavuşturacak olan Allah’tır. Mürşid veya tabîb-i mânevînin doğrudan yapabileceği hiçbir şey yoktur. Onlar sâdece aracıdır. Mürşidin himmeti, şifâ arayan müsterşidin gayretleri, Cenâb-ı Hakk’ın inâyetine mazhar olduğu zaman hidâyet ve şifâya dönüşür.
Maddî hastalıklar ile mânevî hastalıkların tedâvî ve şifâ bakımından birbirine benzeyen yanları çoktur. Her ikisinin de doktoru ve ilâcı vardır. Her ikisinde de “Şâfî” Allah’tır. Önemli olan kalblerdeki niyetlerdir. Hasta tedâvîyi doktordan görmez, Allah’tan görürse o takdîrde şirk kokusu ve korkusu, maddî hastalıkta da, mânevî hastalıkta da söz konusu olmaz.
Cemâat ile namaz kılarken imâmın konumu vesîle olarak değerlendirmeğe uygun görünmüyor. İmâm cemâatla birlikte ve onların önünde arz-ı ubûdiyyet etmektedir. Onlardan bir adım önde bulunmasının ötesinde bir konumu yoktur. Namaz kıldıran imâmın cemâata vesîle oluşu şeklinde bir değerlendirmeye herhangi bir yerde rastlamış değilim.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları