Musa Topbaş Efendinin İcazetnâmesi
Sultânü’l-Ârifîn Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri’nin, Mûsâ Efendi Hazretleri’ne takdim ettiği irşad vesîkasını sizler için alıntıladık.
Muhterem Mûsâ Efendi, Osmanlı Cihan Devleti’nin son dönemlerine rastlayan 1917 (h. 1333) senesinde Konya’nın Kadınhanı ilçesinde dünyaya geldi. Muhterem pederleri, Ahmed Hamdi Topbaş Efendi; vâlideleri ise Âdile Hanımefendi’dir. Ahmed Hamdi Efendi’nin dedesi Ahmed Kudsî Efendi (v. 1887), hem büyük muhaddislerden âlim bir zât, hem de Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri’nin halîfesi Muhammed Kudsî Bozkırî’den hilâfet almış bir Hak dostudur.
Topbaşzâde Ahmed Hamdi Efendi, ümmetin meseleleriyle ilgilenen, takvâ sahibi ve fedâkâr bir gönül insanıdır. Mûsâ Efendi’nin doğumundan altı ay kadar sonra İstanbul’a hicret eder.
MUSA EFENDİNİN ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ
Mûsâ Efendi’nin çocukluğu ve gençliği, İstanbul’un Erenköy semtinde geçer. İlk, orta ve iki yıllık lise tahsili, Cumhuriyet’in ilk yıllarına rastlar. Dîne ve tarihe karşı redd-i mîras edilen bir dönemde, yanlış fikirlerle gönlü kirlenmesin diye muhterem pederleri onu ticarete istikâmetlendirir. İlimle iştigâl etmeyi çok arzulayan Mûsâ Efendi g, maddî ve mânevî tahsilini, devrin önde gelen âlimlerinden husûsî dersler alarak ikmâl eder. Son dönemin en güçlü müfessiri olan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, yine zamanın meşhur muhaddislerinden Babanzâde Ahmed Naîm Efendi, edebiyatçı ve Mesnevîhan Tâhiru’l-Mevlevî gibi pek çok muhterem zâtın rahle-i tedrîsinde bulunur. Ömer Nasûhi Bilmen, Bekir Hâki Efendi, Mustafa Âsım Yörük ve Hacı Cemal Öğüt gibi kıymetli âlimlerin ilim meclislerine devam eder. Tasavvufa ilgi duymaya başladıktan sonra, Sarıyerli Nûri Efendi, Abdülhay Efendi, Seyyid Şefik Arvasî, Ali Haydar Efendi, Süleyman Hilmi Tunahan ve Said Nursî gibi dönemin önde gelen mâneviyat ricâline sık sık ziyaretlerde bulunur, bir kısmının da hizmetlerini görüp duâlarını alır.
MUSA EFENDİNİN HAYATINA TESİR EDEN ALLAH DOSTU
Fakat Mûsâ Efendi’nin hayatında en büyük tesir icrâ eden âlim ve ârif zât, hiç şüphesiz ki Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri’dir. Bu büyük zâtı tanıdıktan sonra Mûsâ Efendi’nin önünde sonsuz mânevî ufuklar açılmıştır. Artık bambaşka biri olmuş, rûhunda o zamana kadar hissetmediği mânevî hâller ve ihtilâçlar zuhûr etmiş, içine bir ateş düşmüştür.
Mûsâ Efendi, Üstâd’ına öyle bir muhabbetle bağlanmıştı ki târifi mümkün değildir. Onun şu ifâdeleri, bu muhabbetin şâhidlerinden biridir:
“Sâmi Efendi Hazretleri’ne intisâbımdan sonra dünyaya bakışım ve görüşüm değişti. Eski sevdiklerimi sevemez hâle geldim. Her gün beraber yiyip içtiğim arkadaşlar vardı; bir anda silindi. Ne onlar fakiri aradı, ne de ben onları aradım…
Muhterem Üstâdım Mahmud Sâmi Hazretleri’nin huzûr-i âlîlerine girdiğimizde, tasavvufa dâir hiçbir mâlûmâtım yoktu. Bize evrâd verecekler, yapacağız, o kadar zannediyordum. Mânevî değişiklik gibi şeylerden haberimiz yoktu… Ancak o zaman anladım ki kalbe kuvvetli bir aşk aşısı vuruyorlar. Sâlik, hakîkaten zeki ve anlayışlı ise onun kıymetini biliyor, o hâlini muhâfaza ediyor. Biraz noksanlığı olan ise, istifâde etse bile nâkıs kalıyor.”[1]
Mûsâ Efendi Hazretleri’ni yakından tanıyanlar, onun, Sâmi Efendi Hazretleri’ne olan hayranlığını, engin muhabbetini, teslîmiyetini, tâzîmini ve hizmetini dâimâ gıptayla seyretmişlerdir. O, Üstâdının vefâtından sonra bile âdeta onunla yaşamıştır.
1956 yılında başlayan bu mânevî yolculuk, 1976 yılında irşâd icâzeti ile taçlanmış ve Üstâdının 12 Şubat 1984’te Hakk’a yürümesinden sonra, yine onun işaret ve arzusu istikâmetinde bir mürşid-i kâmil olarak, Hak yolcularının mânevî terbiye hizmetini îfâ etmişlerdir.
MUSA TOPBAŞ EFENDİYE VERİLEN İCAZETNAME
Sultânü’l-Ârifîn Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri’nin, Mûsâ Efendi Hazretleri’ne takdim ettiği irşad vesîkası:
“Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
El-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn, ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Emmâ ba‘d:
İhvân-ı kirâm ve ehl-i yakîne arz edebilirim ki, Tarîkat-i Aliyye-i Nakşibendiyye’ye hizmet, gayret ve samimiyetinden dolayı siz evlâd-ı mâneviyyemiz Mûsâ Efendi’yi tebrik eder ve tâlib-i rüşd ü reşâd olan ibâd-ı sâlihîne tâlîm-i tarîkat ve ilkā-i nisbet-i feyz ü bereket için, Azîzim Efendim’den hâiz olduğum ruhsat îcâbınca, zâtınızı me’zûn eylerim. Cenâb-ı Hak ve Feyyâz-ı Mutlak Hazretleri, kalbinizi menba-ı îman ve lisânınızı mecrâ-yı irfân eylesin! Zât-ı âlînizle sohbet eden ihvân-ı dîni, şeref-i sohbetinizden müstefîd buyursun! Âmîn!
Ve sallâllâhu alâ seyyidinâ ve hâdînâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve âhiru da‘vânâ eni’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn.
Erenler Köyü Hicrî Tarih:
Nakşibendî ve Kâdirî Meşâyıhından 12 Ramazan 1396 (7 Eylül 1976)
Şeyh Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Rûmî Tarih:
İmzâ 1392”
İCAZETNÂMENİN SADE HALİ
İcâzetnâmeyi şöyle sâdeleştirebiliriz:
“Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm, Efendimiz Hazret-i Muhammed’e, O’nun bütün ehl-i beytine ve ashâbına olsun!
Bundan sonra:
Kıymetli kardeşlerimize ve yakîn ehline şu hususu açıkça bildirmek isterim ki;
Yüce Nakşibendiyye yoluna hizmet, gayret ve samimiyetinden dolayı siz mânevî evlâdımız Mûsâ Efendi’yi tebrik eder, irşad yoluna girerek kemâle ermeyi arzu eden, Allâh’ın sâlih kullarına tarîkatin esaslarını tâlim etmeniz ve onlara yüce tarîkatin nisbet, feyz ve bereketini ulaştırmanız için, pek kıymetli Efendim’den aldığım ruhsat gereğince sizi mezun eylerim (izin ve icâzet veririm). Bütün feyizlerin yegâne kaynağı olan Cenâb-ı Hak Hazretleri, kalbinizi îman kaynağı, dilinizi irfan ırmağı eylesin! Sizinle sohbet eden din kardeşlerimizi sohbetinizin şerefinden istifâde ettirsin! Âmîn!
Salât ü selâm, Efendimiz ve hidâyet rehberimiz olan Hazret-i Muhammed’e, O’nun bütün ehl-i beytine ve ashâbına olsun! Son duâmız: «Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur.» demekten ibârettir.”
[1] Bkz. Allah Dostunun Dünyasından: Hacı Mûsâ Topbaş Efendi ile Sohbetler, haz. Erkam Yayınları, 1999, s. 45, 58.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları