Musavvir Ne Demek?

NE NEDİR?

Musavvir: Tasvir, resim yapan ressam. Varlıklara biçim veren mânâsına gelen Allâh’ın sıfatlarından biridir.

MUSAVVİR KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

el-Musavvir: Her mahlûku, ezelî hikmetinin gereği, muhtelif şekillerde yaratan, her birine husûsî bir sûret veren demektir. Bu isimden nasip alan kullar, kudret-i ilâhiyyenin tecellîleri olarak; doğan güneşe, ışık huzmelerinin gurûbda resmettiği rengârenk tablolara, hayrete gark olmuş bir sûrette bakarlar. Onlar, bir yılana bile bu gözle nazar ettiklerinden, başkalarının duyduğu ürküntü yerine, bu hayvanın derisindeki hârelere, ayakları bulunmamasına rağmen hareketlerindeki sür’at ve cevvâliyete meftûn olurlar. Aynı toprak terkibinden çıkan gül ve dikene, acı ve tatlıya, rengârenk çiçek ve meyvelere ibret ve hikmet penceresinden nazar ederler.

*****

Cenâb-ı Hakk’ın el-Bârî ve el-Musavvir sıfatları, O’nun mahlûkâtı birbirinden farklı şekil ve sûretlerde yaratıp her varlığı içinde bulunacağı şartlara ve göreceği vazifeye münâsip kâbiliyetlerle techîz etmesini ifâde eder. Hayvanat içinde deveye verilen husûsiyetler, bunun tipik bir misâlidir. O, su ve bitkinin çok az bulunduğu çöl iklîminde yaşadığı için, hörgücünde çok uzun bir müddet yetecek şekilde su depolayıp, yediği bitkileri çok uzun
bir müddetle içinde taze tutabilecek şekilde yaratılmıştır. Şüphesiz bu, ilâhî ilim, kudret ve sanatın hayranlık verici sayısız tezâhürlerinden sadece biridir.

*****

Yeryüzünü dolduran sayısız güzelliklerin; dağların, deryâların, rüzgârların sessiz beyanlarına karşı mânen kör ve sağır kesilerek Cenâb-ı Hakk’ın el-Musavvir ism-i şerîfinin tecellîlerini idrakten uzak kalanlar, hayâtın gâfil ve şaşkın yolcularıdır!..

*****

Beşeriyetin kemâlât sayfalarını dolduran böyle nümûne-i imtisal şahsiyetlerle gönül dünyasını yoğurması zarûrî olan insan, Hak dostlarının
gönüllerde açtığı basîret gözleriyle arada bir şafak vakitlerinde başını kaldırıp ufku dolduran güneşe ibretle bir nazar etmelidir. Semâlarda çizilen rengârenk ve çeşit çeşit tabloları seyretmelidir. Mâhir bir sanatkârın tablosuna hayran kalırız. Onun, fânî kudreti nisbetinde ortaya koyduğu tasvirlerine alâka duyar, sanatını tebrik ederiz. İşte bu hassâsiyetle temâşâ ettiğimizde, kâinattaki bütün manzara ve sûretlerin mutlak musavviri olan Allâh’ın gözümüzün önünde çizdiği kâinat tablosunda oynattığı kudret fırçaları ve rengârenk nakışları ne kadar ibretlidir. Bir güle, bir menekşeye bakın... Onlar bu renkleri kara toprağın acaba neresinden bulurlar? Şu âlemde sayıya gelmeyen daha nice incelikler, güzellikler, kudret akışları, sanat hârikaları var... Görebilen kalb için kâinat, bir hârikalar sergisidir. Zîrâ bütün bu güzellikler, Cenâb-ı Hakk’ın cemâlinin hüsnünden sızan bir akistir. Onun için, şu kâinâtı ibret nazarı ile seyre çıkan gözler ve gönüller, hayret nazarıyla geri dönerler!