Müslüman İçin Tevazu Örneği
Peygamberimiz yüce makam ve mertebesine rağmen son derece mütevaziydi.
O’nun peygamberliği aslâ bir saltanat arzusu değildi. Zîrâ O, “kul Peygamber” olmayı, “hükümdar Peygamber” olmaya tercih etmişti.[1] Ümmetinin zayıf ve düşkünleriyle ilgilenir, onların ihtiyaçlarını kendi mübârek elleriyle karşılamaya çalışır, mescidinin bir köşesinde fakir sahâbîlerine yer tahsis eder ve Allâh’ın dînini öğrenmeye çalışan bu sahâbîlerinin geçimini temine bizzat gayret gösterirdi.
O, tevâzûda da bir âbideydi. Onun kaygısı şahsıyla ilgili değildi. Onun bütün derdi, hattâ kendisini yıpratacak derecedeki endişesi, insanların hidâyet bulup dünyâ ve âhiret saâdetine nâil olmalarıydı.
Hazret-i Ayşe, Peygamber Efendimiz’in büyük bir tevâzû ile ev işlerinde bile kendisine yardımcı olduğunu şöyle anlatır:
“–Babam Ebûbekir’in âilesi bize bir gece koyun paçası göndermişti. Allah Resûlü eti tuttu ben kestim veya ben tutmuştum da O kesmişti.”
Dinleyenlerden birisi:
“–Bunu lâmbasız olarak karanlıkta mı yapıyordunuz?” diye sordu.
Hazret-i Ayşe şöyle cevap verdi:
“–Yanımızda lâmbaya koyacak kadar yağımız olsaydı, şüphesiz onu katık yapar yerdik. Bir ay geçerdi de Muhammed’in âilesi yiyecek bir ekmek bulamaz, ocaklarında tencere kaynamazdı.” (Ahmed, VI, 217; İbn-i Sa‘d, I, 405)
[1] Bkz. Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, IX, 192.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Öyle Bir Rahmet Ki, Erkam Yayınları