Müslüman Olmadığı Halde İyi Olan Bir Kimse İçin Ahirette Kurtuluş Mümkün Değil mi?

Îmân etmediği hâlde iyi bir insan olarak yaşayanların da sonsuz azâba uğrayacağı, ama Müslümanların ne yaparlarsa yapsınlar cezâlarını çekip yine sonsuz cennete gidecek olmaları gerçeği, aklıma yatmıyor. Bu hususu îzah eder misiniz?

Dünya, kul olma dershanesidir. Bu dershaneden başarıyla mezun olmak, son nefesi îmanla vermeye bağlıdır. Zira îman, cennete giriş vizesidir. O vize olmadan cennete adım atmak mümkün değildir.

Meselâ üniversiteler zaman zaman af îlan ederler. Bu aftan yararlanabilmek için, o üniversiteye kayıt yaptırmış olmak gerekir. O üniversiteye hiç kayıt yaptırmamışsan, o aftan da yararlanamazsın.

Bunun gibi, îman ederek İslâm dairesine girmiş bir müʼmin, ne kadar günaha düşmüş olursa olsun, ya affedilerek ya da cezâsını çektikten sonra cennete girecektir. Bu ilâhî bir vaaddir.

Fakat îmân etmeyip İslâm dairesine girmemiş bir insan, ne kadar iyi bir insan olursa olsun, Cenâb-ı Hakkʼın bu vaadinin muhâtabı olamayacaktır. Zira îman, üssüʼl-esâstır. O varsa insanın Hak katında bir değeri vardır. Îman yoksa, insan ağzıyla kuş tutsa, faydası yoktur.

MÜSLÜMAN OLMAYAN İYİ İNSANLARIN KURTULUŞU MÜMKÜN MÜ?

Allâhʼın kabul ettiği şekilde sahih bir tevhîd inancına sahip olmayan veya Allâhʼa hiç inanmayan biri, nasıl Oʼnun mükâfatını umabilir? Kimi İslâm muhâlifleri; “Edison, elektrikle aydınlatmayı buldu, insanlığa büyük bir iyilik yaptı, o da cehenneme mi gidecek?” diye sorarlar.  Hâlbuki Kâinâtın Hâlıkı sana;

“‒İnsanlığa şu kadar faydan olursa cennetime girersin…” diye bir vaadde bulunmuyor.

“‒Elektrik ampulünü îcâd eden ebedî saâdeti kazandı. Petrolü keşfeden ebedî azaptan kurtuldu. Fennî bir buluş yapan felâha erdi…” buyurmuyor. Peki ne buyuruyor?

Îmân edip sâlih ameller işleyenler”in ebedî kurtuluşa ereceğini müjdeliyor.

İnsan teknik bir buluşla Hak katında kıymet kazanıp ebedî kurtuluşa erecek olsaydı, herhâlde tekerleği bulandan daha fazîletli kimse olmazdı. Zira insanlığa büyük faydalar temin eden pek çok gelişme, tekerleğin bulunmasına bağlı olarak ortaya çıkmıştır.

Velhâsıl, şâyet bir kişi îman etmişse, bundan sonra o kişinin insanlara faydalı olan bütün iyilikleri, onun cennetteki mertebesini yükseltir. İnsanlara faydalı olmak, güzel ahlâklı olmak vs. bütün bu fazîletler, ancak kalpte îman varsa Hak katında bir kıymet ifade eder, kulun mânevî derecesini artırır.

Fakat kalpte sahih bir îman yoksa, onların yaptıkları iyilikler, belki cehennemdeki azaplarının hafiflemesine yarayabilir, Allâhu aʻlem…

Îman etmediği veya sahih bir îmâna sahip olmadığı hâlde, âhirette hayır umanların âkıbetine dâir, âyet-i kerîmelerde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyâna uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar) iyi ve güzel işler yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları boşa giden kimselerdir.” (el-Kehf, 103-104)

“Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyâmet gününde amelleri (iyilikleri) için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.” (el-Kehf, 105)

“Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur. Kızışmış bir ateşe atılır!” (el-Ğâşiye, 3-4)

Velhâsıl bu fânî imtihan mektebinde yapılması gereken en doğru tahsil ve en mükemmel kariyer planlaması; sahih bir îtikadla îman etmek, sâlih amellerle o îmânı tasdik edebilmek ve son nefesi îmân ile verebilmektir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Rahmet Toplumu Hayırlı Gençlik 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SORGUSUZ SUALSİZ CEHENNEME GİDECEKLER

Sorgusuz Sualsiz Cehenneme Gidecekler

CEHENNEM NEDİR? CEHENNEM NASIL BİR YERDİR?

Cehennem Nedir? Cehennem Nasıl Bir Yerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.