Müslüman Parasını Nasıl Değerlendirmeli?
Dinimize göre Müslümanlar parasını nasıl harcamalıdır?
Malı-mülkü hiç infâk etmeyip, onu tamâmen -mânevî terbiyeden mahrum yetişen ve nasıl harcayacakları meçhul olan- mîrasçılara bırakmak, ağır bir âhiret hesâbı yüklenmek olur. Bu ise, selîm bir aklın kârı değildir. Zira âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“…Altın ve gümüşü yığıp Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onları acı bir azâb ile müjdele!” (et-Tevbe, 34)
Peygamber Efendimiz bir gün ashâbına sordu:
“–Hanginize mîrasçısının malı, kendi malından daha sevimlidir?” Ashâb:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Hepimiz kendi malımızı daha fazla severiz!” dediler.
Bunun üzerine Hazret-i Peygamber:
“–Kişinin kendi (aslî) malı, hayır yaparak önceden (âhirete) gönderdiği, mîrasçısının malı ise, harcamayıp geriye bıraktığıdır!” buyurdu. (Buhârî, Rikāk, 12)
MÜSLÜMAN PARASINI NASIL HARCANMALI?
Şeyh Sâdî, nîmetleri kullanma hususunda şu tavsiyelerde bulunur:
“Para yığmakla yükseleceğini sanma! Duran su fenâ kokar. Bağışlamaya ve infâk etmeye çalış. Akan suya gökler yardım eder; yağmur yağdırır, sel gönderir, onu kurutmaz.
Akıllı insanlar, mallarını öbür âleme giderken beraberlerinde götürürler. (Yani önceden Allah yolunda infâk ederler.) Ancak cimrilerdir ki, hasretini çekerek burada bırakır giderler.”
Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlatır:
Rasûlullah’a bir adam geldi ve şöyle dedi:
“–Ey Allâh’ın Elçisi! Hangi sadakanın sevâbı daha büyüktür?”
Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdi:
“–Güçlü-kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe etmekteyken, (veya bunun zıddına) daha çok zengin olmayı arzularken verdiğin sadakanın sevâbı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de; «Falana şu kadar, filâna bu kadar.» demeye bırakma. Zira o mal, zâten vârislerden şunun veya bunun olmuştur.” (Buhârî, Zekât, 11)
Abdullah bin Şihhîr (r.a.) anlatıyor:
“Bir gün Resûlullah, Tekâsür Sûresi’ni okuyordu. Sûreyi okuyup bitirince şöyle buyurdu:
«Âdemoğlu, malım malım deyip duruyor. Ey Âdemoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın mı var ki!?»” (Müslim, Zühd, 3-4)
Yine Resûlullah, hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:
“Sizden hanginiz canı ve malı emniyet içinde, vücûdu sıhhat ve âfiyette, günlük azığı da yanında olduğu hâlde sabahlarsa, sanki bütün dünya kendisine verilmiş gibidir.” (Tirmizî, Zühd, 34)
“İslâm’ın dosdoğru yoluna ulaştırılan ve geçimi yeterli olup da buna kanaat eden kimse, ne kadar mutludur!” (Tirmizî, Zühd, 35)
“Müslüman olan, kendisine yeteri kadar rızık verilen, Allâh’ın kendisine verdiği nîmete kanaat eden kimse, şüphesiz kurtuluşa ermiştir.” (Müslim, Zekât, 125)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Toplumun Kalbindeki Yara İsraf, Erkam Yayınları