Müslümanın Aksırma-Hapşırma Adabı Nasıl Olmalıdır?

Aksırmak-hapşırmak; kalbin bir an durup çalışmasıyla damarların açılmasına vesile olan fiziksel bir nimettir. Peki Müslüman aksırırken, hapşırırken nelere dikkat etmelidir?

Aksırmak-hapşırmak; kalbin bir an durup çalışmasıyla damarların açılmasına vesile olan fiziksel bir nimettir.

Başka bir ifadeyle kişinin beyninde biriken ve şayet orada kalsalar ağır hasarların-hastalıkların meydana gelmesine sebep olacak buharları, bir anda ağızdan ve burundan atma ameliyesidir. Bu vesileyle aksıran kişi, bir nimet ve menfaat kazanmış olmaktadır. İşte hem bu nimetten dolayı, hem de vücut için yeryüzündeki bir deprem gibi olan bu sarsıntının ardından organların düzelmesi ve uygun şeklini muhafaza etmesi sebebiyle, o kişinin Allah'a hamdetmesi, İslâm âlimlerince müstehap görülmüştür.

HAPŞIRIRKEN NEDEN ELHAMDÜLİLLAH DERİZ?

Aksırma sonucu vücudumuzda; beyin damarları genişler… Gözyaşı ve sinüs kanalları açılır… Kalp damarları genişler… Akciğerlerde normal solunumla atamadığımız ölü hava dışarı atılır… Kalp, milisaniyeler içinde durur ve tekrar çalışmaya başlar… Hapşırma esnasında vücutta birikmiş bazı zararlı toksinler dışarıya atılır, böylece vücut rahatlar. …ve müslüman bu nimet, ihsan-ikram ve lütuf karşısında Rabbine “el-hamdülillah” diyerek hamdeder.

İnsanın hayatı Cenâb-ı Hakk’ın elindedir. Kişinin kalbinin durmasıyla hayatı da son bulur. Dünya hayatının devam etmesi için Cenâb-ı Hakk’ın insana verdiği bir enerji vardır. Bu enerjinin tekrar verilmesi Cenâbı Hakk’ın nimeti, ikramı ve ihsanıdır. Âyet-i kerîmede buyrulur;

“Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez; o, belli bir vakte bağlanmıştır. Kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz ve kim ahiret nimetini isterse ona ondan veririz. Şükredenlerin mükâfatını vereceğiz.” (Ali İmran, 145)

AKSIRDIĞINIZ ZAMAN ELHAMDÜLİLLAH DEYİN!

Rasûlullah -sallâlâhu aleyhi ve sellem-Efendimiz:

“Sizden biriniz aksırdığı zaman: Elhamdülillah desin.
Kardeşi veya arkadaşı da ona: Yerhamükellah desin.
Aksıran da: Yehdîkü-mullahu
ve yuslihu bâleküm = Allah sizi hidayette kılsın ve kalbinizi ıslah etsin, desin.” (Buhârî, Edeb 126. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 3; Ibni Mâce, Edeb 20)

Buna aynı zamanda “teşmid” denir. Müslümanın din kardeşi üzerindeki beş hakkından biridir.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- anlatıyor: Rasûlullah -aleyhissalâtu vesselâm- buyurdular ki: “Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkı beştir: “Selâmını almak, hasta ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetine icâbet etmek, hapşırınca yerhamükallah demek.” (Ebû Dâvûd, Edeb 98)

Aksırdığında hamdetmeyene mukabele edilmez, ama onun hamdetmesi, elhamdülillah demesi için teşvik edilir.

Nitekim Enes -radıyallâhu anh- der ki:

Nebi- -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘in yanında iki kişi aksırdı. Efendimiz onlardan birine “yerhamükellah” dedi, diğerine ise demedi. Kendisine yerhamükellah duası yapılmayan kişi: “–Ya Rasûlallah! Filan kimse aksırdı, ona “yerhamükellah” dediniz; ben aksırdım, benim için bunu söylemediniz!” deyince Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “–O kişi “Elhamdülillâh” dedi, sen ise demedin!” buyurdular. (Buhâri, Edeb, 127)

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in burada “elhamdülillah” diyen kişiye mukabelede bulunması, o kişinin hamd şuurunda olduğundan dolayıdır. Diğeri ise bu şuurdan uzak olduğu için duadan mahrum kalmıştır.

Ayrıca teşmid üç kezdir, daha fazlası için teşmidde bulunulmaz. Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki: “Kardeşine üç kez “yerhamukellah” de, şayet üçten fazla hapşırırsa, artık o nezle olmuş demektir.” (Ebû Dâvûd, Edeb,92)

“Çok yaşa, iyi yaşa, sende gör… vb.” ifadelerinin yerine Peygamber Efendimiz’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tavsiye ettiği duaları yapmak daha elzemdir.

Toplum içinde veya yemek yerken hapşırmamaya dikkat edilmelidir. Hapşırma esnasında kişinin eliyle veya bir mendille ağzını kapatması ya da koluna doğru eğilerek hapşırması, sesini kontrol edip ilave ses çıkarmaması sünnete uygun bir davranıştır.

Zîra Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- aksırırken ağzını bazı kere eliyle, bazen de bir mendille kapatır ve sesini de oldukça kısardı. (Ebû Dâvûd, Edeb,98)

Kaynak: Âdâb-ı Muâşeret, Zehra Yolcu - Elif Telkeş, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ESNEME VE HAPŞIRMA ADABI

Peygamber Efendimiz’in Esneme ve Hapşırma Adabı

HAPŞIRINCA NE DEMELİ?

Hapşırınca Ne Demeli?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.