Müslümanın Görevleri

Müslümanın vazifeleri nelerdir? Zengin, fakir, hasta, güçlü-kuvvetli, genç, yaşlı, idareci, başkasının emri altında veya anne-baba ise Müslümanın görevi nedir?

Mü’min düşünmelidir:

MÜSLÜMANIN VAZİFELERİ

Zenginse Vazifesi Nedir?

  1. Sahip olduğu serveti, Allâh’ın emâneti olarak görmek.
  2. Riyâzat içinde yaşayıp fazlasını Allah yolunda infâk etmek.
  3. İsraf ve pintilikten uzak durmak.
  4. Allâh’ın verdiği imkânları, Allah yoluna sarf etmek.
  5. Kendine zimmetli kardeşlerine sahip çıkmak.
  6. Velhâsıl “ağniyâ-i şâkirîn”den / şükreden zenginlerden olabilmek.

Nitekim Cenâb-ı Hak, zenginliğin vazifelerini yerine getiren Süleyman -aleyhisselâm- hakkında; “O ne güzel bir kul!” buyurmuştur. (Bkz. Sâd, 30)

Fakirse Vazifesi Nedir?

  1. Sabır ve hâle rızâ içinde, kendi imkânlarıyla kulluk ve gayretlere devam etmek.
  2. Mahrumiyetleri, hatâ ve isyanlara mazeret kılmamak.
  3. “Niçin, neden?” dememek, şikâyeti unutmak.

Nitekim Peygamber Efendimiz’in de açlıktan karnına taş bağladığı zamanlar oldu. Fakat aslâ hâlinden şikâyet etmedi, dâimâ hamd, şükür ve rızâ hâlinde yaşadı.

İşte bu hâl, “fukarâ-i sâbirîn”den / sabreden fakirlerden olmaktır ki; onların rızâ-yı ilâhîye nâiliyet bakımından şükür ehli zenginlerle aynı durumda bulundukları, hattâ Cennet’e onlardan daha erken girecekleri bildirilmiştir.

Hayatın bütün sıkletlerine tahammül gösteren Eyyûb -aleyhisselâm- hakkında da Cenâb-ı Hak; “O ne güzel bir kul!” buyurmuştur. (Bkz. Sâd, 44)

Hasta ise Vazifesi Nedir?

  1. Hasta, engelli ve benzeri durumda olan kişi;
  2. Hayatındaki sıkıntıların, kendisi için günahlara keffâret, terfî-i derecât ve bir ecir kaynağı olduğunu unutmamalıdır.
  3. Mahrum olduğu her nîmetin, mes’ûliyet ve hesabından kurtulduğu için sevinmelidir.
  4. Eğer sabredebilirse, nâil olacağı ecirleri tefekkür ederek huzur bulmalıdır.
  5. Muhtelif hastalıklarla imtihan edilen peygamberleri kendisine örnek almalıdır. Bir âmâ belki de kıyâmet günü, dünyada âmâ olarak yaşadığına şükredecek;

“–Fânî hayatta gözlerim görseydi, kendimi bazı menfî hâllerden koruyamayacaktım. Gördüklerim sebebiyle belki pek çok günaha sürüklenecek ve şimdi onların hesabını veremeyecektim.” diye sevinecek. Hastalara hizmet eden yakınları da;

“–Bu hasta bana zimmetlidir.” diye düşünmeli, onu kendisi için bir ecir vesîlesi olarak görmeli, ona hizmet ederek hayır duâlarını almaya gayret göstermelidir.

Güçlü-Kuvvetli ise Vazifesi Nedir?

  1. Cenâb-ı Hak âhirette bütün kullarına; “–Sana verdiğim gücü-kuvveti nerede kullandın?” diye soracaktır.
  2. Bu sebeple mü’min; bütün imkânlarını, tıpkı sahâbe-i kirâm gibi, Allah yolunda seferber etmelidir. Güçsüzlerin kendisine zimmetli olduğunun idrâki içinde yaşamalıdır.Çünkü Allah yolunda hem bedenimizle, hem vaktimiz ve gücümüzle, hem de maddî imkânlarımızla gayret ve hizmet etmemiz gerekmektedir.

Gençse Vazifesi Nedir?

  1. Gençliğin kıymetini bilmelidir.
  2. Heyecan ve enerjisini Allah yolunda kullanmalıdır.
  3. İlkbahar mevsiminde tabiatın nasıl coştuğuna ibretle bakıp kendine örnek almalıdır. Bu mevsimi değerlendirme hususunda idrâki; ağustos böceği gibi vız vız etmek değil, karıncalar gibi gayret etmek olmalıdır.

Unutmamak îcâb eder ki gençlik, hayatta bir seferdir. Verilen fırsatların tamamı bir defaya mahsustur. Bu bakımdan gençliği, ashâb-ı kirâmın gençlerini örnek alarak ihyâ etmek elzemdir. Onların, gencecik yaşta nefsâniyetin değil rûhâniyetin hazzı içinde yaşayıp Allah Rasûlü’nün etrafında nasıl pervâne olduklarını hatırdan çıkarmamak gerekir.

Yaşlıysa Vazifesi Nedir?

  1. Ömrünün sonuna kadar ibadet şuuruyla, yeni nesillere güzel bir örneklik içinde, şefkat ve merhametli bir insan olmaya gayret etmelidir.
  2. Sonbaharın sararan yapraklarından ve kuruyan ağaçlarından ibret alıp, bu manzara içinde kendi hâlini, yani ömrünün resmini görmelidir. Çünkü insan, hayatının başında tıpkı ilkbaharda muazzam bir canlılık, yeşerme ve verimlilik yaşarken, yaşlılık vaktinde de sonbahar gibi bunun tersini yaşar. Görür ki artık selviler el sallamaya başlamış.

Bu bakımdan kerâhat vakti içinde olduğunu iş işten geçmeden idrâk etmeli ve âhiret hazırlığını artırmalıdır.

İdareciyse Vazifesi Nedir?

  1. — Emri altındakileri adâlet ve hakkâniyetle idare etmeli, mes’ûliyetini hiçbir zaman unutmamalıdır.
  2. — Makam ve mevkînin getirebileceği enâniyet, gurur ve kibir gibi zehirli duyguları kalbinden temizleme gayretinde olmalıdır.
  3. — Bütün muvaffakıyetleri Allah’tan bilip, kusurları nefsine izâfe etmelidir...

Başkasının Emri Altındaysa Vazifesi Nedir?

  1. — Kazancını helâl ettirme gayreti içinde, dürüstçe çalışmalıdır.
  2. — İnsanlara faydalı olmalıdır.
  3. — Yaptığı işi; en güzel şekilde ve olması gerektiği gibi yapmalıdır...

Anne-Baba ise Vazifesi Nedir?

  1. — Evlâtları ilâhî bir emânet olarak görmelidir.
  2. — Onlara İslâm şahsiyet ve karakterini miras bırakmalıdır.
  3. — Kur’ân tahsilini ve ahlâkını kazandırmalıdır.
  4. — Onlara mutlaka helâl lokma yedirmelidir.
  5. — Sâlih ve sâliha bir ebeveyn olarak, onlara güzel bir örneklik sergilemelidir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İRADECİLİK (VOLONTARİZM) NEDİR?

İradecilik (Volontarizm) Nedir?

MÜSLÜMANIN BİRİNCİ VAZİFESİ

Müslümanın Birinci Vazifesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.