Müslümanın Hayat Parolası
Selâm, her nefeste imtihan için geldiğimiz şu fani dünyada, daimi ibadet şuuruyla Müslüman kardeşlerimizle hem kavuştuğumuzda, hem de ayrılırken sarf ettiğimiz ilk ve son duamızdır.
Hz. Peygamber (s.a.) efendimiz şöyle buyurur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. İşlediğiniz takdirde birbirinizi sevmeye vesile olacak bir amel göstereyim mi? Aranızda Selamı yayınız.” (Müslim, Îmân, 93)
“Selâm” Allah’ın isimlerinden birisidir. “Ayıplardan, afetlerden uzak olmak, sulh ve selamette, güven içinde olmak” manalarını kapsar. Bir kişiye selam veren mü’min, ona Allah’ın ismi celalinden niyazda bulunarak dua etmiş oluyor. “Sana Allah’tan sulh ve selamet, barış ve güven dolu bir hayat, ayıplardan, afetlerden uzak günler diliyorum.” demiş olmaktadır.
Selâm, hayatımızı nöbetteki askerin dikkat ve disiplini gibi, her an Allah’ın gözetiminde olduğumuz şuuruyla yaşamamız gereken biz Müslümanların, kardeşlerimize yaklaşırken kullandığımız bir paroladır.
Selâm, her nefeste imtihan için geldiğimiz şu fani dünyada, daimi ibadet şuuruyla Müslüman kardeşlerimizle hem kavuştuğumuzda, hem de ayrılırken sarf ettiğimiz ilk ve son duamızdır.
Selâm, lisanını bilmediğimiz bir diyarda, Müslüman kardeşlerimizi tanımaya, aramızda güven ve emniyet telkin etmeye yarayan çok tesirli bir kelimedir.
SELAMI VEREN DE ALAN DA KAZANÇLI
Selâm, verene de alana da ecir kazandıran zahmetsiz, masrafsız sevap kaynağıdır. Nitekim geçmişteki bazı hak dostlarının hiçbir işleri olmadığı halde birkaç kişiye selam verip sevap kazanmak için evlerinden çıktıkları bildirilmiştir.
Selâm, ayrıları kavuşturan, dargınları barıştıran muhteşem bir sözdür.
Selâm, Efendimiz (s.a.v.)’in bildirdiği gibi yaygınlaştıkça Müslüman kardeşlerimizin aralarındaki sevgi ve muhabbet artacak, imanımız kemale erecektir. İmanımız kemale erip basiretlerimiz artınca Ümmet-i Muhammed’in aralarındaki gereksiz ayrılıklar bitecek, ümmetin birliği kolayca sağlanabilecektir.
Selâm, adabına uygun olarak, “Esselamü aleyküm” (Allah’ın selamı sizin üzerinize olsun) denilerek, tatlı bir üslupla, mümkünse mütebessim bir çehre ile verilmeli, alan Müslüman da mümkünse daha güzeliyle karşılık olarak “Ve aleykümselam, ve rahmetullahi ve berekatühü” (Allah’ın selamı ve rahmeti ve bereketi sizin de üzerinize olsun) diyerek karşılık vermelidir.
GÜNAYDIN, TÜNAYDIN BİZE UYMAZ!
Yabancı kültürlerin etkisinde kalınarak, TV, İnternet ortamlarında, birçok yazılı, sesli ve görsel reklamlarda belleklerimize kazınmaya çalışılan “ça, çüz, bay, babay” gibi sözler asla Selâm yerine geçmez. “Günaydın, tünaydın” gibi anlam olarak yarım kalan kelimeler de selam gibi dua yerine geçmez. El, kol, baş, göz, bel hareketleriyle saygı ve hürmet ifadeleri de Rabbimizin ismi ve aynı zamanda dua ihtiva eden Selâm’ın yerini tutamaz.
Selamlaşmada öncelik, küçüğün büyüğe, binekli olanın yürüyene, yürüyenin oturana, azın çoğa selam vermesi gerekiyor. Evimize girdiğimizde, eşimize ve çocuklarımıza selam vermemiz gerekiyor. Hz.Peygamber efendimiz böyle yaparsak “Bize ve ev halkımıza bereket yağacağını” müjdeliyor.
Velhasıl Selâm kardeşliğimizin, kardeşlik imanımızın, imanımız da Cenneti kazanmanın teminatı olacaktır inşallah.
Kaynak: Adem Başer, Altınoluk Dergisi, Eylül 2015, 355. Sayı