Müslümanın Hayatında Ekonomi Disiplini
Altınoluk Dergisi bu ayki sayısında “Müslümanın hayatında ekonomi disiplini” başlığını kapağına taşıyor.
Altınoluk'un 392. sayısının sunuş yazısı şu şekilde:
Altınoluk dini, daha özelde tasavvufi muhtevası olan bir dergi. Ekonomi nereye düşüyor bu muhteva çerçevesinde? Elcevap: Tam gündeme düşüyor kaçınılmaz olarak.
Kapağımızda “Müslümanın hayatında ekonomi disiplini” gibi bir ifade var.
Müslüman da etten kemikten ibaret bir bedene sahip, o bedenin icra-yı faaliyet edebilmesi için beslenmesi lazım. Beslenme demek, ekonomi demek. Kazanmak demek, harcamak demek. Bu deveranın getirdiği tüm girift ilişkiler ağında “Doğru” yerde durabilmek insan olmakla, insan olmak da Rabbani ölçüler içinde hareket etmek demek olan Müslüman olmakla içiçe ilerleyen bir hadise.
Ekonomik ilişkilerde doğrular var, yanlışlar var. İslam gibi hayatın bütününe Rabbani ölçüler getiren bir din, ekonomi gibi çok çok geniş bir ilişkiler ağını tanzim etmemiş olamaz.
Karun gibi, Firavn gibi ekonomi - siyaset alanındaki tiplemeler Kur’an’ın ebedi mesajı içinde insanın önüne konuyor ve adeta “bunlar gibi olmayın” deniyor.
Çok net olan şu:
Müslümanın bir ekonomi dünyası olacak. Hayatı yaşarken Kur’an’ın ve Rasulullah’ın bildirdiği ölçülere bakacak. Bu noktada kıllet-i taam gibi, zühd gibi dünya hayatına, mala mülke mesafeli kimi tasavvufi yönelişler bile, dünyadan el-etek çekme gibi bir tecrid içinde olamıyorlar.
Yaşadığımız ülkenin de bir ekonomik iklimi var. Şu sıralar bu iklim, sert rüzgarların estiği, herkesin bedeninde yıpratıcı etkileri görülen bir mahiyet taşıyor.
En yakınımızda, şu satırlarını okuduğunuz Altınoluk dergisi, tüm diğer medya gibi bu sert rüzgarlardan etkileniyor. Ana giderler olan kağıdınız, boyanız para hareketlerinin ilk safta vurduğu alanlar... Bir yandan derginin yaşamasını, diğer yandan okuyucunun ödeyebileceği bedeli hesaba katmak zorundasınız.
Bir çok iktisadi müessese “Ayakta kalabilme”yi tartışıyor.
Biz Müslüman bir toplumuz.
Aslında her toplum sistemi ne olursa olsun, toplumsal yaraları sarma kaygısına girer. Çünkü “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” felsefesi, nihayetinde bütün toplumu ifsada götürür, yani birisi çökerse, diğeri ayakta kalır, değil, çöken çökmeyeni de aşağı çeker. Onun için küresel boyutta da, ülkelerin çöküşünün dünya ekonomisi için risk olarak telakki ediliyor.
Müslüman toplumda, bir başka belirleyici unsur devreye girer, “Öteki”ne karşı sorumluluk duygusu. Bunu “kardeşlik” gibi bir boyutta bile görüyor İslam. “Fakir zengine zimmetli” cümlesini bu dergide çok okumuşsunuzdur.
Müslüman toplumuz ama, kişiliklerin çok da netlik içinde kalamadığı bir toplumuz. Onun için kimi ekonomik bir çalkantıdan toplum için tedirginlik duyarken, kimisi de parsa toplama hesabına yönelebiliyor.
İnsanın olduğu her yerde bu tarz çökmeler de olur.
Bu sayıda kendileriyle mülakat yaptığımız iki değerli iktisatçı, “Değer göçmesi” ifadesini kullandılar bu durum için.
Bu sayımız “Hakkı tavsiye” babında bir sayı. Prensipleri bir kere daha hatırlama, hatırlatma... Yaralanma, çökme risklerine işaret etme, ahireti yeniden hatırlatma...
Sizleri, ekonomik türbülans ya da çalkantı diye nitelenen iklimde, kadim değerlerimizle başbaşa bırakıyor, savruluş yerine bu kadim değerler içinde bir itmi’nan bulma gayretini tavsiye ediyoruz. Ne demiş Akif: “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hükmüne ram ol. Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.”
Rabbimiz yar ve yardımcınız olsun: Allah’a emanet olunuz.
Ayrıntılı Bilgi: www.altinoluk.com.tr
YORUMLAR