Müslümanın Konuşma ve Dinleme Adabı Nasıl Olmalıdır?

Müslümanın konuşma ve dinleme adabı nasıl olmalıdır? Telefonla konuşurken nelere dikkat etmeliyiz?

Edep kelimesinin çoğulu olan âdâb; dinin gerekli gördüğü ve aklın güzel bulduğu bütün söz ve davranışları, uyulması gereken görgü kurallarını, göz önünde bulundurulması ve izlenilmesi gereken esasları ifade eder. İyiliğe ve güzelliğe yönelttiği için, insanın övgüye değer özelliklerine de edep denilir.

Bir fıkıh terimi olarak âdâb, "Hz. Peygamber'in devamlı olarak değil de ara sıra yaptığı işler, davranışlar karşılığı olarak" kullanılmaktadır. Âdâbı yerine getiren sevap kazanır, yerine getirmeyen günaha girmez ve kınanmaz. Bu yönüyle nâfile, mendub, müstehap, tatavvu ve fazilet ile eş anlamlıdır.

Âdâb kelimesi, bir iş veya sanata, bir hal veya davranışa nispet edildiği zaman o alana ait özel kuralları ve incelikleri ve o konuda uyulması gereken dinî, ahlâki ve mesleki hüküm ve esasları ifade eder. Âdâbü's-sülük, âdâbü'l-müftî gibi.

MÜSLÜMANIN KONUŞMA VE DİNLEME ADABI NASIL OLMALIDIR?

İslam’da Konuşma Adabı:

  1. Açık ve anlaşılır bir şekilde muhâtabın seviyesine göre konuşulmalı, gerektiğinde önemli görülen ifâdeler tekrar edilmelidir. Nitekim ashâbın, fasih ve beliğ bir üslûp ile konuşan Peygamber Efendimiz hakkındaki şu tespitleri oldukça önemlidir:

 “Rasûlullâh’ın konuşması her dinleyenin rahatlıkla anlayabileceği şekilde açıktı.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 18)

“Konuştuğu zaman onun kelimelerini saymak isteyen sayabilirdi.” (Buhârî, Menâkıb, 23)

“İyice anlaşılmasını istediği kelime ve cümleleri, üç kere tekrar ederdi.” (Tirmizî, Menâkıb, 9)

Sözün, muhatap tarafından iyice anlaşılabilmesi için bazen tekrar edilmesi gerekebilir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerîm’de önemli konular değişik surelerde bir kaç kez tekrarlanmıştır. Meselâ şeytanın emr-i ilâhîye isyan edip secde etmemesi yedi yerde, Musa’ya iman eden sihirbazların durumu ise dört yerde tekrarlanmıştır.

Peygamber Efendimiz de namaz kıldırırken dikkat çekici ayetleri bazen iki, üç defa tekrarlardı. Sahabeye nasihat ve ikazda bulunurken, bir kısım ifadeleri tekrarladığı olurdu. Allah dostlarının sohbetlerinde de bu şekilde tekrarlara çokça rastlamak mümkündür. Ancak bunun telkin maksatlı olması, sıkıcı olmaması ve cemaatin seviyesine münasip olması gerekir.

  1. Bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün gösterme niyetiyle yapmacık konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıkları kelimelerle onlara hitap etmek şiddetle yasaklanmıştır.

İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır.

Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!

Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki Allâh Teâlâ, sığırın otu yerken ağzında evirip çevirdiği gibi, sözü ağzında evirip çevirerek lügat paralayan kimselere buğz eder.

Rasulullah Efendimiz, konuşmalarında hiçbir zaman sanat kaygısı taşımamıştır. Sevgili Peygamberimiz, tertemiz duygular içinde, şefkat ve merhamet hisleriyle dolu olarak ve ruhunun en tabiî ifadeleriyle konuşmuştur.

  1. Bağırıp çağırmak suretiyle yüksek sesle konuşulmamalıdır. Kişinin karşısında sağır varmışçasına bağırarak ya da kavga ediyormuş gibi öfkeli bir ses tonuyla konuşması, doğru değildir. Kibar ve nazik bir üslûbun benimsenmesi, her zaman için en isâbetli yoldur. Kur’an-ı Kerim’in beyânıyla Lokman oğluna söz konusu metodu şöyle tavsiye etmektedir.

(Yavrum!) Yürüyüşünde tabiî ol ve sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.

Allah Teâlâ, Hz. Musa ile kardeşi Hârûn’u, Firavuna gönderirken onu yumuşak bir sözle uyarmalarını istemiş, muhatap kafir de olsa adap gereği güzel bir üslûbun kullanılmasını emretmiştir.

Firavuna gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.

Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül bulantısı gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, halimdir, yumuşak davranır.

  1. İki kişinin, yanlarında bulunan üçüncü kişiyi dışlayarak aralarında fısıldaşmaları yasaklanmıştır. Rasulullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:

Üç kişi olduğunuz zaman diğer insanların arasına karışıncaya kadar iki dişi diğerinin yanında fısıldaşmasın, böyle yapmak yalnız kalan kimsenin üzülmesine sebep olabilir.

“İnsanların birbirleri arasında gizlice konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi, bir iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi teşvik eden kimselerin bu maksatla yaptıkları gizli konuşmalar bundan müstesnadır. Kim bunu Allah rızası için yaparsa, elbette biz ona pek büyük bir mükâfaat vereceğiz.”

  1. Bir mecliste herhangi bir konu görüşülüyor ise veya cevaplandırılmak üzere bir soru sorulmuşsa, ilk söz hakkı meclisin büyüğüne aittir.

Bununla birlikte diğer kişiler de yeri geldiğinde edebe uygun bir şekilde fikirlerini beyân edebilirler. Nitekim bir hâdiseyi anlatmak için, yaşça en küçük olan Abdurrahman bin Sehl ilk önce söze başlayınca, Peygamberimiz; “Sözü büyüklerine bırak, sözü büyüklerine bırak!” buyurmuş, bunun üzerine olayı büyükler anlatmıştır.

  1. Az ve öz konuşmalı, lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır. Diğer bir ifadeyle çok konuşmamayı, yerinde ve ölçülü konuşmayı âdet edinmek gerekir. Bu bir müminin özelliklerindendir.

“O kimseler ki boş söz ve işlerden yüz çevirirler.”

İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

“Allah’ı zikretmeksizin çok konuşmayın! Allah’ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise Allah’tan en uzak kimseler olduğunda şüphe yoktur.”

Rasulullah buyurdular ki:

“İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir; ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Al­lah Tealâ’yı zikretmek müstesnadır.”

Rasulullah buyurdu ki:

“Kendisini (doğrudan) ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır.”

  1. Maddî veya manevî hiçbir faydası olmayan, bilâkis zararı bulunan konuşmalardan şiddetle kaçınılmalıdır. Yüce Rabbimiz buyuruyor ki:

“İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.”

  1. Gelecekle ilgili konuşurken “inşallah” demek, konuşma ile alâkalı bir diğer edep kaidesidir. İstikbale ait bir şey dilerken “inşallah” demek, Allah’ın iradesinin farkında olmak ve onun iradesinin üstünde bir irade tanımamak demektir. Nitekim Kuran-ı Kerim’de şöyle buyrulur:

« İnşallah» ifâdesini kullanmadıkça hiçbir şey için, «Bunu yarın yapacağım» deme!

TELEFONLA KONUŞMA ADABI

1- Kendini Tanıtma

Arayan kişi karşıdakinin kim olduğunu sormadan önce nezaketen kendisini tanıtmalıdır.

2- Müsaitlik durumunu sorma

Söze başlamadan karşı taraftaki şahsa görüşme için müsait olup olmadığı sorulmalı ona göre davranılmalıdır.

3- Görüşmeyi çok uzatmama

Telefon, bir iletişim kurma vasıtasıdır. Dolayısı ile, telefon ile çok uzun boylu sohbetler yapılmamalıdır. Selam verip kısaca hal hatır sorduktan sonra konuşmanın amacı olan mevzuya girmek, sonra da kapanış faslına geçmek en doğrusudur.

4- Söz kesmeme

Yüz yüze yapılan görüşmelerde olduğu gibi, telefonda da çok gerekmedikçe karşıdakinin sözünü kesmemeli, sabırla dinleyip sırayla konuşmalıdır. Telefondaki kişi ve yanınızdakilerle aynı anda konuşmamaya da özen gösterilmelidir.

5- Yüksek sesle konuşmama

Telefonda toplumsal alanlarda bağıra çağıra konuşmak ayıptır ve görgüsüzlüktür. Hem karşınızdaki hem de çevredeki insanlar için rahatsız edici bir davranıştır.

6- Özel konuları başkalarının yanında konuşmama

Özel meseleler, gerek yüz yüze gerekse telefonda olsun başkalarının duymayacağı ortamlarda konuşulur. Ayrıca karşı tarafın sesi, onun bilgisi dışında başkalarına dinletilmemelidir.

7- Yanınızdakinden müsade isteme

Yanınızda biri olduğunda telefonunuz çalarsa ya çağrıyı geri çevirmeli, ya da görüşme yapabilmek için karşınızdakinden izin istemelisiniz. Zira yanınıza gelmiş biri, telefonla sizi arayandan üstündür. Yanınızda birisi varken ona hürmeten telefon görüşmesini kısa kesmelisiniz. Ayrıca yanınızda biri varken gereksiz yere telefonla uğraşmamalı ve internette gezinmemelisiniz.

8- Telefonda öksürme, hapşırma, burun silme

Doğrudan telefona doğru hapşırılmaz, öksürülmez ve karşıdakini rahatsız edecek şekilde burun silinmez. Özür dilenip müsaade istenir ve baş çevrilerek rahatsız edici ses minimize edilir.

9- Çağrıyı çok uzatmama

Karşı tarafın telefonu 3-4 kez çaldı ve açılmadıysa aramayı sonlandırmak gerekir. Zira belli ki karşı taraf müsait değil. Yakın zamanda tekrar aramamak da gerekir. Aradığınız kişi çağrıyı görünce size dönecektir.

10- Cevapsız aramaya geri dönme

Cevapsız aramaya mutlaka geri dönülmelidir. Zira geri dönmemek karşıdakini ciddiye almamaktır.

11- Çok erken ve çok geç saatlerde arama yapmama

Eğer acil bir durum yoksa çok erken ve çok geç saatlerde yani sabah saat 09:00’dan önce ve akşam 21.30’dan sonra arama yapmamaya gayret etmek önemlidir.

12- Gerekli durumlarda zil sesini kısma

Okul, cami, sinema, toplantı, sunum ve cenaze gibi ortamlarda telefonu sessiz konuma almak gerekir.

13- Görüşmeyi sonlandırma

Görüşme aniden değil, iyi dilek ve temennilerle bitirilmelidir.

14- Telefonu önce arayanın kapatması

Telefonu kim açtıysa önce o kapatır. Ancak, büyüğünüz veya üstünüzle görüştüyseniz büyüğünüz veya üstünüz kapatmadan önce siz kapatmamalısınız. Ayrıca işyerlerinde üstlere sekreter veya santral aracılığıyla telefon edilmez.

İslam ve İhsan

KONUŞURKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Konuşurken Nelere Dikkat Edilmeli?

TELEFONLA KONUŞURKEN BUNA DİKKAT EDİN

Telefonla Konuşurken Buna Dikkat Edin

MÜSLÜMAN KONUŞURKEN NELERE DİKKAT EDER?

Müslüman Konuşurken Nelere Dikkat Eder?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.