Müslümanın Mânevî Zırhı

Allah dostları sevdiklerini her vesile ile terbiye ederler. Evladlarının günlük programlarının namaz merkezli olmasını isterler. Dinin direği olan namaz hayatın da direği olmalıdır. Çünkü namaz müslümanın zırhıdır.

Bu konudaki şu hatırayı yine Ali Rıza Özşahin abi anlatmıştı.

“-Adana’lı Şakir Zaloğlu abimiz vardır.

1960’lı yıllarda çalışmak üzere, işçi olarak Almanya’ya gitmeyi düşünür. Bu konuyu babası ile istişare edip kendisinden izin ister. Babası Şakir abimizi dinler ve şöyle der:

“Oğlum! Sen İstanbul’da Sami Efendimize git. O ne derse ona göre hareket et!” diye öğüt verir.

Şakir abi babasının nasihati üzerine ilk fırsatta İstanbul’a gelir. Tahtakale’de Muhterem Üstaz hazretlerini ziyaret eder. Huzura varıp selam verir ve içeri girip elini öper. Babasının selam ve hürmetlerini bildirir. Peşinden de kendi arzu ve isteğini, talebini arz eder:

“Efendim! İşçi olarak yurt dışına çıkmak istiyorum. Çalışmak üzere Almanya’ya gitmeyi düşünüyorum. Ne buyurursunuz? Ne tavsiye edersiniz?” diye sorar.

Muhterem Üstaz hazretleri o genç delikanlıya önce:

“-Evladım! Beş vakit namazı tam kılıyor muyuz?” diye sorar.

Şakir abi de o yıllarda düzenli kılamıyormuş.

“Efendim! Zaman zaman, arada sırada” diye cevap vermiş.

Sami Efendimiz o kardeşe şefkatle bakıp şu nasıhati yapmıştır:

Evlâdım! Namaz müslümanın mânevi zırhıdır. Küffar diyarında seni ancak o korur” buyurmuştur.

İnsana hayat veren, insanı dirilten bir şefkat ve nasihat!... Namaz her türlü kötülüklerden ko ruyacak tek reçete!.. İmanı muhafaza etmekte en güçlü, en tesirli bir amel!.. Günlük hayatı disipline etmekte en verimli, en önemli bir ibadet!.. Her diyarda en zaruri, en lüzumlu, en koruyucu bir zırh!..

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Şubat-2016, Sayı: 360

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.