Müslümanın Yeme - İçme Adabı Nasıl Olmalıdır?

EDEP VE ADAB

Yemeğe başlamadan önce nelere dikkat ederiz? Yemek yerken nelere dikkat ederiz? Müslümanın yeme-içme adabı nasıl olmalıdır?

Cenâb-ı Hak buyurur ki: “… Temiz ve helal olan şeylerden yiyin; Salih ameller, güzel davranışlarda bulunun. Zira Ben yaptığınız her şeyi bilmekteyim.” (Müminun, 51)

Rabbimiz bizi bu dünyaya kendisine güzel kul olalım ve cennete gidelim diye gönderdi. Kulluğumuzu, yani ibadetlerimizi güzelce yerine getirebilelim diye bizlere uyumak, yemek, barınmak gibi ihtiyaçlarımızı gidermeyi de helal kıldı. Bizim önümüze sayısını bile bilemeyeceğimiz kadar çok sebze, meyve, et, süt gibi nimetler ikram etti. Şimdi, eğer biz bu nimetleri yerken içerken bütün kainatı yaratan Rabbimize daha güzel kul olmak için daha ihlaslı ameller işlemek niyetiyle yersek yemek-içmek ibadetimizin bir aşaması, bir parçası olur. Mesela bir talebe daha iyi ilim öğrenmek maksadıyla yemek yese bu ilim öğrenme ibadetinin sevabı işlemeye başlar. Bir genç sabah namazına kalkayım da o gün bütün ibadetlerimi gönülden Rabbime arz edeyim diyerek akşam yemeği yerse bu ibadete başlamış olur ve sevabını da kazanmaya başlar.

Yemeğe Başlamadan Önce Nelere Dikkat Ederiz?

  • Tam acıkmadan yemek yemeyiz.
  • Sofranın hazırlanmasına yardımcı oluruz.
  • Sofraya önce büyüklerin ve varsa misafirin oturmasını bekleriz.
  • Yemeğe gelmeden önce ellerimizi yıkarız.
  • Üzerimize yemek veya kırıntı dökülmemesi için bir sofra bezi kullanırız.
  • Yerde yemek yiyeceksek sol ayağın üzerine oturup sağ dizi göğsümüze çeker öyle otururuz. Bir yere kaykılmaz ve yaslanmayız.
  • Masada yiyeceksek ne çok geriye yaslanıp ne de masaya abanarak yeriz.
  • Yediklerimizden meydana gelecek enerjiyi Rabbimize güzel kulluk, ibadet etmekte kullanmak niyetiyle yemek yeriz.
  • Yemeğe “Bismillahirrahmanirrahim” “Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla!” diyerek başlarız. Eğer besmele çekmeyi başta unutmuşsak hatırladığımız anda “Bismillehi evvelihi ve ahirihi” “Başında ve sonunda Rahaman ve Rahim olan Allah’ın adıyla!”deriz.

Yemek Yerken Nelere Dikkat Ederiz?

  • Yemeğe tuzla başlar, tuzla son veririz. Bu Peygamberimizin güzel bir sünnetidir.
  • Sağ elimizle ve önümüzden yeriz.
  • Ağzımıza koyduğumuz lokmayı iyice çiğnemeden yutmayız ve onu yutmadan diğerini almayız.
  • Ağzımızı kapatarak, kimseyi iğrendirmeden yeriz.
  • Hiçbir yemeğe kusur bulmayız. Zira Allah Resulü hiçbir yemeği beğenmezlik etmez, kusur da bulmazdı. Hoşuna giderse yer, gitmezse bırakırdı.
  • Yemeği önümüzden yeriz ancak meyve yerken tabağın istediğimiz yerinden alabiliriz.
  • Yerken ve içerken asla yapmayacaklarımız!
  • Haram olan şeyleri yiyip içmeyiz.
  • Ayakta yiyip içmeyiz.
  • Suyu bir dikişte içmeyiz. Üç nefeste ve dinlenerek içeriz. Kabın içine solumayız.
  • Hapşırırken, öksürürken ve geğirirken ağzımıza yemek koymayız; ağzımızı kapatırız. Aksi takdirde tehlikeli veya çirkin bir durum oluşur.
  • Su ve yemek kaplarının üstünü açık bırakmayız. Çünkü içine böcek, sinek, haşerat girebilir.
  • Kenarları kırık bardak ve tabaklardan yiyip içmeyiz. Zira dudağımız ve dilimiz kesilebilir.
  • Yemek esnasında boş lakırdı yapmayız, kahkaha atmayız ve gürültü çıkarmayız.
  • Ağzımızda yemek varken değil de, lokmamızı yutunca konuşuruz.
  • El ve ağız ekmekle silip bu ekmeği yutmayız.
  • Düşen lokmayı artık kirlendi diye çöpe atmayız. Silip, temizleyip yeriz.
  • Çok sıcak yemeğe üflemeyiz; çok soğuk suyu da birden içmeyiz.
  • Yemeğimizi, tabağımızı yarım bırakıp kalkmayız. Kırıntı dökmeyiz.
  • Yemekten sonra mutlaka yapacaklarımız!
  • Yemek bitince “Elhamdülillah” “Allah’ım sana şükürler olsun” diyerek hamd eder ve yemek duası yaparız.
  • Yemekten sonra ellerimizi yıkarız.
  • Topluca yemek yerken herkes yiyip bitirdikten sonra ancak topluca kalkarız.
  • Sofra kaldırılırken yardımcı oluruz.
  • Yemeği yapana, sofrayı hazırlayana teşekkür ederiz.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.) sahabeleriyle yemek yedikleri bir sırada şunları söyledi:

“İnsanoğlu, karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Kişiye, belini doğrultacak kadar yani gün içinde yeterli enerji verecek kadar yemesi yeterlidir. Eğer illa karnını tam doyuracaksa, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de boş bırakarak nefes almaya ayırsın.” (Tirmizî, Zühd 47; İbni Mace, Et’ime 50)

Bir sahabe besmele çekmeyi unutarak yemeye başlamıştı. Geriye son bir lokması kaldığında besmeleyi unuttuğunu hatırladı ve “Bismillahi evvelihi ve ahirihi” dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü (s.a.) gülümsedi ve:

“Şeytan başından beri onunla birlikte yemeye devam etti. Bu kardeşiniz ne zaman ki Allah’ın ismini zikretti, şeytan onun önünden yediklerinin hepsini çıkardı!” (Ebu Davud, Et’ime 16)

Sonrasında yemekte bereketi teşvik etmek için

“İki kişilik yiyecek dört kişiye yeter, dört kişilik yemek de sekiz kişiye yeter.” buyurdu. (Müslim, Eşribe 179; Tirmizi, Et’ime 21)

HURMA TADINDA HATIRA

Adım Râfi bin Amr. Allah Resulü’yle çocukluğumda yaşadığım ve beni çok derinden etkileyen bir hatıramı size anlatayım.

Henüz altı yedi yaşlarındaydım. Sokakta oyuna dalar, zamanın nasıl geçtiğini fark etmezdim. Yine böyle bir gündü. Karnım acıkmıştı. Her zamanki gibi eve gitmeye üşendim. En yakın hurma bahçesine girip buradan hurma aşırmaya karar verdim. Gizlice bahçeye girdim ve başladım hurma ağaçlarını taşlamaya. Taş toprak, dal parçası, yerde ne bulabilirsem hurma ağacına atıyor, hurma düşürmeye çalışıyordum. Bir süre sonra olgunuyla hamıyla yiyeceğimin belki on katı hurma yere dökülmüştü. Bunların olgunlarından birkaçıyla bir güzel karnımı doyuruyordum ki tam bu sırada bahçe sahibi beni gördü. Beni yakalayıp kolumdan tuttuğu gibi doğruca Allah Resulü’nün yanına götürdü. Bahçe sahibi:

– Ey Allah Rasulü, işte benim hurma ağaçlarımı taşlayan çocuk! Bu çocuk, hurma ağaçlarıma zarar veriyor. Uzun zamandır onu yakalamak için kolluyordum.

Diyerek beni Allah Resulü’nün önüne sürdü. Cezalandırılmamı istiyordu. Ben küçüktüm, olan bitene pek anlam veremiyordum; ama çok korkmuştum. Allah Resulü bana gülümsedi ve saçlarımı okşayarak,

– “Yavrum! Hurma ağaçlarını niçin taşlıyorsun?” dedi. Ben masumca,

– Efendim, oynarken karnım acıktı, karnımı doyurmak istedim, dedim. O merhamet peygamberi, benim çocuk saflığıyla verdiğim bu cevaba yine tebessüm edip sırtımı sıvazladıktan sonra,

– Evladım! Bir daha acıktığında ağacın altına düşen hurmalardan yersin. Hem onlar daha yumuşak ve tatlı olur. Böylece bahçe sahibinin ağaçlarına ve hurmalarına da zarar vermemiş olursun, dedi. Sonra da,

– Allah’ım! Bu yavrunun karnını helâl rızıkla doyur, diyerek benim için dua etti.

Ben, şimdi ne olacak diye korku içindeyken Allah Resulü’nün gülerek sırtımı okşaması ve bana yumuşak sözlerle nasihat etmesi hiç aklımdan çıkmadı. İşte o günden sonra başkasının malına hiç zarar vermedim. İzin almadan hiç kimsenin eşyasını almadım. Yediğim, içtiğim her şeyin helâl olmasına çok dikkat ettim. Peygamber Efendimiz’le yaşadığım bu güzel anlar, benim hayata ve dünyaya bakışımı derinleştirdi. İleriki yaşlarımda helalin ve haramın, kul hakkının ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladım. Harama hiç el uzatmadım. (İbn-i Mâce, Ticârât, 67, hadisi hikâyeleştirilmiştir.)

Kaynak: Faruk KANGER Lokman HELVACI, ADABI MUAŞERET