Müslümanların Bilime Hizmetleri Nelerdir?
Müslümanların bilime hizmetleri nelerdir? Bilim dünyasına damga vurmuş, bilime ilkleri kazandıran ve sonraki nesil için bilime ışık tutan Müslüman bilim adamları kimlerdir? İcatları nelerdir? İcatları nelere hizmet etmiş, ne gibi kolaylıklar sağlamıştır? İşte cevabı...
Bu bahsedilen dönemde Avrupa’da da ülkemizde de «din ile bilim» iki zıt şey gibi takdim edildi. Böylece, bilime karşı iştiyak duyan nesiller, dinden soğutuldu. Hâlbuki, tarih incelendiğinde, bilim ve îcatlar sahasında, müslümanların büyük hizmetleri görülecektir:
Meselâ;
Cebir ilmi, sıfır ve rakamlar; müslümanlar tarafından bulunmuş ve Avrupa’ya müslümanlar vasıtasıyla ulaşmıştır.
Ekvatorun uzunluğunu, Abbâsî Halîfesi Me’mûn (786833) zamanında; Ahmed bin Musa ve kardeşleri birlikte, Sincan’da ve Kûfe’de yaptıkları ölçümler ve hesaplar sonunda, % 2,5’luk bir yanılma ile 39 bin kilometre olarak hesaplamışlardır.
Matematikte Hârizmî, kimyada Câbir bin Hayyân, mekanikte Ebu’lİzz İsmail el-Cezerî, astronomide Fergânî ve Battânî, tıpta İbn-i Sînâ gibi nice müslüman dehâlar, ilim tarihinin çok mühim buluşlarına imza atmışlardır.
Meselâ coğrafyanın ilim hâline gelmesini sağlayanlar da müslümanlardır. Dünyanın pek çok ülkesini köşe-bucak dolaşan Evliyâ Çelebi (1611-1682), 29 sene hiç durmadan bir kıtadan diğerine yolculuk eden İbn-i Battuta (1304-1369)’nın seyahatnâmeleri, birer tarih ve coğrafya hazinesidir.
Kristof Kolomb (1446-1506); Amerika’nın varlığını müslümanlardan, özellikle İbn-i Rüşd’ün kitaplarından öğrendiğini kaydeder.
Bîrûnî (973-1048) asırlar önce Amerika’nın varlığından söz etmiş, Pîrî Reis (1465-1554) Kitâb-ı Bahriye isimli eserinde, Avrupa’nın haritasını çizmiştir. Ayrıca Pîrî Reis’in dünya haritası, bugün dahî tarih ilminin çözemediği hâdiselerden biridir. Bu haritada «Grönland Adası», aslına uygun olarak üç parça hâlinde gösterilmektedir. Hâlbuki bu, ancak insanoğlunun aya ayak basması ile tespit edilebilmiş bir hakikattir.
İdrîsî (1100-1166), günümüzden 800 küsur sene önce, zamanımızın dünya haritalarına benzer haritalar çizebilmiştir.
Unutmamalı ki;
Kristof Kolomb, Macellan, Amerigo Vespucci gibi batılı kâşiflerin çoğu eşkıyâ kimselerdir. Hakikaten bunlar; Afrika’nın ve Amerika’nın mazlum insanlarını yıllarca sömüren, köle yapan, öldüren, harâmî ve hırsız eşkıyâlardır.
Asıl kâşifler ise; İbn-i Battuta, Evliyâ Çelebi ve emsalleri İslâm şahsiyetleridir. Bunlar gittikleri her coğrafyadan dünyayı en güzel şekilde haberdar etmişlerdir.
Bir başka ilim dalında; tarih felsefesinin en seçkin sîmâlarından olan İbn-i Haldun (13321406); sosyoloji ilminin kurucusu olarak anılmakta, Mukaddime’siyle bugün bile ilim dünyasına ışık tutmaktadır.
Mimârî denilince de dünyada ilk akla gelen, muhteşem eserleriyle hâlâ gönüllerde yaşayan Mimar Sinan (1489-1588)’dır.
Astronomi’de Uluğ Bey ve Ali Kuşçu’nun kurdukları rasathâneler ve çıkardıkları gökyüzü haritaları ilim tarihinde öncü gayretlerdir.
Maalesef günümüzde batıya karşı aşağılık kompleksiyle kaleme alınan ilme dair eserlerde bunlardan hiçbir şekilde bahsedilmez de dâimâ ehl-i küfrün îcatları öne çıkarılmaya çalışılır.
Bu inkâr, batının nankörlüğünün tezâhürüdür.
Kendi değerlerinden habersiz şark için ise; bu gaflet, aşağılık kompleksinin neticesidir.
Hâlbuki batı, ulaştığı terakkîyi müslümanların meydana getirdiği ilmî zenginliğe borçludur. Gerek Bağdat Medeniyeti’nden kendilerine ulaşan bilgilerle, gerek haçlı seferlerinde ve gerekse Endülüs üniversitelerinde; batılılar, ilmî gelişmelerle tanışmış ve ancak ondan sonra kendilerini geliştirebilmişlerdir.
Merhum âlim Fuad SEZGİN, ömrünü bu hakikatin ispat ve beyanına vakfetmiş bir âlim idi. Onun yaptığı çalışmalar göstermiştir ki;
Günümüzde Avrupa merkezci anlayışla; matematiğin ilk kez tabiat ilimlerinde kullanılması, Roger Bacon (1219-1292)’a, optik ilminin ve fotoğraf makinesinin temeli olan
«Karanlık oda»nın îcâdı da Levi ben Gerson (1288-1344)’a mâl edilmektedir. Hâlbuki her ikisinde de öncelik İbn-i Heysem (v. 1041)’e aittir.
Trigonometri’nin müstakil ilim olarak inşâsı, Regiomontanus (v. 1476)’a ithaf edilmektedir. Hâlbuki Nasîruddin Tûsî (v. 1274)’ye aittir.
Güneş merkezli âlem tasavvuru, ilk olarak Kopernik ve Kepler’e is-
nâd edilmektedir. Hâlbuki bu ilim adamları, Endülüslü ezZerkālî (11. asır) gibi âlimlerin tesiri altındadırlar.
Her sahada daha yüzlerce misal verilebilir. (Fuad SEZGİN, İslâm’da Bilim ve Teknik, 2008, Kültür A.Ş., c. I, s. 163-166)
Buna mukabil;
Tâ 16’ncı asırda dahî; batının, ilmî hakikatler karşısındaki taassubu şu seviyedeydi:
Müslüman âlimlerden tercüme edilen eserler sayesinde, Avrupa’da astronomiyle alâkalı hakikatler yayılmaya başlamıştı. Galileo da, Kilise’nin iddia ettiğinin aksine, dünyanın döndüğünü söyledi. Bu sebeple engizisyon mahkemesine verildi. İdamı isteniyordu. Ömür boyu hapse mahkûm edildi. Galileo, cezadan kurtulmak için ifadesini değiştirdi. Kapıdan çıkarken arkadaşlarına şöyle demekten kendini alamadı:
“–Ben dönmüyor desem de dünya dönüyor!”
Dolayısıyla, ilmî ve fennî terakkî husûsunda da müslümanların kompleks duymalarını gerektirecek bir sebep yoktur.
Bir misal olarak;
Avrupa’nın önemli mütefekkirleri olan Thomas Aquinas, Pascal, Descartes ve David Hume, düşünce sistemlerini oluştururken, İmâm-ı Gazâlî’nin eserlerinden istifâde etmişlerdir.
Bütün bu gerçeklerin unutturulduğu son yıllarda ise; televizyon ve internetin bütün evleri ve bütün telefonları istîlâ eden zararlı yayınları da bu cereyanların müzik, sinema, reklâm ve modaları da kullanarak her yere sızmasına sebebiyet vermiştir.
Bu keşmekeş içinde, insanımızın îmânı, İslâm düşmanı taarruzlara hedef olmuştur. Bunlardan biri de «deizm»dir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Yayıncılık, Aklın Cinneti DEİZM
YORUMLAR