Müslümanların Müşterek Parolası
Amel ile tevessül, kişinin, salih bir amelini ortaya koyarak bunu Allah Teâlâ nezdinde dilek ve arzusunun tahakkuku/gerçekleşmesi için vâsıta kılmasıdır.
Ashâbın Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile tevessüllerine tipik bir misâldir:
Bir âmâ, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek gözündeki hastalıktan şikâyet etti. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; sabretmesinin daha hayırlı olacağını tavsiye etti. Âmâ ise:
“–Yâ Rasûlâllah! Beni elimden tutup götürecek kimsem yok. Bu hâl bana çok meşakkat veriyor. Lütfen gözlerimin açılması için duâ ediniz!” diye ısrar edince Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“–Git abdest al, sonra iki rekât namaz kıl, ardından da şöyle duâ et:
«Allâh’ım! Rahmet Peygamberi olan Nebîn Muhammed’le (O’nun hürmetine) Sen’in Zâtʼından diliyor ve Sana yöneliyorum... Yâ Muhammed! İhtiyacımın verilmesi için Senʼinle Rabbime yöneliyorum!.. Allâh’ım! O’nu bana şefaatçı kıl!..»” (Tirmizî, Deavât, 118; Ahmed, Müsned, IV, 138)
MÜSLÜMANLARIN PAROLASI
Hâkim’in rivâyetinde, ayrıca âmânın gözü görür bir hâlde ayağa kalktığı da ilâve edilmiştir. (Bkz. Hâkim, Müstedrek, I, 707-708) Hâfız İbn-i Kesîr, Yemâme Savaşı’nda müslümanların parolasının:
“Yâ Muhammedâh: Ey Muhammed, bize yardım eyle!” olduğunu söyler. Hâlid bin Velid -radıyallâhu anh-, Yemâme savaşında düşmanı mübârezeye çağırdıktan sonra yüksek sesle müslümanların parolasını söyleyerek; “Yâ Muhammedâh!” diye nidâ etmiştir. Ayrıca o gün mübâreze için karşısına kim çıktıysa hepsine gâlip gelmiştir. (Taberî, Târih, II, 513; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, VI, 324) Tabiî ki bu ifâdeden kastedilen;
“Allâhʼım! Sana Sevgili Rasûlün Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vesîlesiyle yöneliyoruz, Oʼnun hürmetine bize nusret ve zafer lûtfeyle!” niyâzıdır. Tarihte bunun pek çok misâli vardır. Nitekim Çanakkale harbinde Binbaşı Lütfü Bey, pek müşkül bir vaziyetle karşılaşınca;
“Yetiş yâ Muhammed! Kitabın elden gidiyor!” diye feryâd etmiş ve Allâhʼın yardımıyla o bâdireden kurtulmuşlardır. Bunun gibi nice tecellîler yaşanmıştır. Nitekim Çanakkale Harbi’ndeki İngiliz kumandanı tarihçi Hamilton da, bu hakîkati şöyle îtirâf etmiştir:
“Bizi Türkler’in maddî gücü değil, mânevî gücü mağlûp etmiştir. Çünkü onların atacak barutu bile kalmamıştı. Fakat biz, gökten inen güçleri müşâhede ettik!..”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları