Mutaffifin Suresi 8. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Mutaffifin Suresi 8. ayeti ne anlatıyor? Mutaffifin Suresi 8. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Mutaffifin Suresi 8. Ayetinin Arapçası:

وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا سِجّ۪ينٌۜ

Mutaffifin Suresi 8. Ayetinin Meali (Anlamı):

Bilir misin nedir Siccîn?

Mutaffifin Suresi 8. Ayetinin Tefsiri:

Âhiret mutlaka vuku bulacak ve herkes yaptığının hesabını verecektir.  Çünkü herkesin yaptıkları kayda geçirilmektedir. Bu sebeple inkâr ve günahlardan uzak durulmalı, aleyhte delil olacak şeylerin kayda geçmemesi için dikkat edilmelidir. Buna rağmen insanların bir kısmı, âhirete inanmayıp kötülük yolunu tutarlar. Bunlar اَلْفُجَّارُ (fuccâr)dır. Bunların yazısı, amellerinin kaydedildiği defter veya kıyamet günü haklarında verilecek mahkeme kararı سِجّ۪ينٌ (siccîn)dedir. “Siccîn”, hapis mânasındaki “sicn”den mübâlağa sigası veya zindana atmak mânasındaki “secn”den bir sıfat olabilir. Anlaşılan o ki kelimenin hapis, zindan, yerin dibi, cehennem gibi kelimelerle yakın bir alakası vardır. Demek ki, âhirete imanı olmayan kötü kimselerin defteri, sahibinin cehennemde ebedi hapsine sebep olduğu için siccînde yani zindanda bulunmaktadır. Zira mahkûmların kayıtları hapishanede olur. Mahşer yeri mahkumlarının kayıtları da oranın hapishanesi olan Siccîn’de bulunmaktadır.

Zâten Cenâb-ı Hak bu Siccîn’i, “rakamlanıp mühürlenmiş bir kitap” (Mutaffifîn 83/9) olarak tanıtıyor. Bundan Siccîn’in, fâcirlerin işlerinin yazılıp sıralandığı, rakamlanıp mühürlendiği bir kitap olduğu anlaşılır. Burada geçen مَرْقُومٌ  (merkum) kelimesine beş mâna verilir:

  Açık, tam ve sağlam yazılı, yanlış ihtimali yok,

  İşaretli, yani “gereğince cehenneme” diye buyruk işareti yazılmış,

  Tüccarın kumaşına koyduğu gibi işaretli, kayıtlı,

  Mahkeme ve benzeri şeylerin belge ve defterlerinde olduğu gibi mühürlü, damgalı, sayılı, ünvanlı ve resmileştirilmiş,

  Kumaşın rakmesi, yani desen ve nakışları gibi çizilmiş ve sabitleştirilmiş silinmez bir kitap.

Demek ki, her türlü şüpheden uzak, bozma ve yakıştırmadan kurtulmuş, her görenin anlayacağı şekilde kendilerine verilecek olan kitapları ve belgeleri böyle sağlam bir sicilde yazılıdır. Burada yazılanların gereği ne ise yapılacak ve buradan çıkarılan neticeler hiç şaşmadan icra edilecektir. Bunun içindir ki, Kur’an’ın hesap ve ceza günüyle alakalı verdiği haberleri yalanlayanlar da, büyük bir hüsran ve azapla karşılaşacaklardır.

Doğru yoldan sapmış kâfirlerin âhireti yalanlamalarının elbette bir kısım sebepleri vardır:

Mutaffifin Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mutaffifin Suresi 8. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.