Mutasavvıfların Kötülükleri Önleme Yöntemi

İHSAN

Kötü hareketlere karşı ceza verilerek kötülüklerin önlenmesini sağlamak kabul gören bir kaide iken mutasavvıflar kötülüklerin önlenmesi için nasıl bir yol tutuyordu?

Mevlânâ Hazretleri Mesnevî’de der ki:

“Ey gönül! Senin içini aydınlatan yere, sana yakın olan olgun insanla­rın bulundukları yere git ki; onlar sana gelecek belalara karşı siper olur­lar.”

“Onlar; senin kötülüklerini mâzur görürler de canlarının içinde sana yer ve­rirler.” (c.2, 2576-2577)

Gerçekten, kötü hareketlere karşı ceza verilerek kötülüklerin önlenmesini sağlamak, bütün hukuk sistemlerinde kabul edilmiş umûmî bir kâidedir. Şeriat da “caydırıcılık” gerçekleşsin diye bu yolu tercih eder. Mutasavvıflar ise, bir suçluyu -işlenen suçu mâkul ve makbul telakkî etmemekle beraber- “kendini bir kötülüğe sürüklenmekten korumaktan âciz kalmış bir kimse” telakkî ederek telâfî edecek bir metot kullanırlar. Ve onu kanadı kırık bir kuş olarak telakkî ederler. Onu hemen cezâlandırmak yerine tedâvî çarelerine yönelirler. Tıpkı tabâbet sahasında olduğu gibi… Hiçbir doktor hastasına:

“–Neden kendini koruyamadın da, şu trafik kazasına maruz kaldın veya kendini üşüttün!” diye sual sormaz, onu muâheze etmez. Aksine kendisini, karşısına gelen insandaki hastalığı tedâvî etmekle mükellef bilir. Mutasavvıflar da kusurlu insanlara, aynen doktorların bu üslûbuyla muâmele ederler. Zîrâ tamirciye bozulan eşya götürülür. Tamircinin mahareti ise, tamir edilen eşyanın mükemmeliyeti nisbetindedir. Hazret-i MevlânâOnlar; senin kötülüklerini mâzur görürler de canlarının içinde sana yer ve­rirler.” mısraı ile bu gerçeği ifade etmektedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları